Karanlık, umutsuzluğun ve yalnızlığın iç içe geçtiği bir dünyada, o hala ayakta kalmaya çalışıyordu. Geçmişin zincirleriyle bağlanmış gibi, adı unutulmuş, yüzü yabancılaşmıştı. Ancak içindeki bir parça umut, belki de son umut ışığı, hala sönmemişti.
Gözlerindeki acı, zamanla derinleşmiş ve yüreğinin en ücra köşelerine işlemişti. Sevdiği herkesi bir bir kaybetmenin acısı, onun ruhunu kemiren bir ateş gibi yanıyordu. Her gün, geçmişe gömülen sevdiklerini düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Onların hatıraları, adeta hayalet gibi peşini bırakmıyor, her anını kaplıyordu.
Artık baharın coşkusu, onun için uzak bir anıydı. Kalbi, kışın soğuk rüzgarlarıyla titriyor ve içindeki sıcaklık, buz tutmuş gibi hissediyordu. Sevgi, bir zamanlar yaşam kaynağı olan bu kalpte, şimdi sadece bir boşluk bırakmıştı.
Yıllar geçtikçe, yalnızlık onun en yakın dostu olmuştu. Ancak bir yandan da bu yalnızlık, onu daha da içine kapanmaya iterken, diğer yandan da bir çeşit sığınak olmuştu. Kimseye anlatamadığı acılarını, yalnızlığın sessizliğinde paylaşıyordu.
Karanlık gecelerde, yıldızlar ona geçmişin anılarını hatırlatıyordu. Her bir yıldız, bir zamanlar beraber güldükleri, beraber ağladıkları anları hatırlatıyordu. Ancak bu hatıralar, ona acının ve kaybın daha da derinini hissettiriyordu. İçindeki fırtına, sessizliğin ortasında yankılanıyor ama kimse duymuyordu.
Ve o, sessizce yürüyordu, geçmişin hayaletleriyle dans ederek. Sevginin mezar taşları arasında kaybolmuş, umut sahillerinde yalnız bir gezgin olmuştu. Artık sevemiyordu çünkü sevgi ona ihanet etmiş, yüreğini paramparça etmişti. O, sevginin gölgesinde kaybolmuş bir adamdı, kimseyi sevemeyen bir adam...
Bir zamanlar kalbinde yeşeren sevgi çiçekleri, şimdi solmuş, yerini karanlık bir boşluk almıştı. Onun içindeki ateş, yıllar geçtikçe sönmüş ve yerini buz gibi bir soğukluk almıştı. Artık duygularını dışarı vurmaktan kaçınıyor, içindeki derin acıyı paylaşmaktan çekiniyordu.
Belki de bu yüzden, insanlardan uzak durmayı tercih ediyordu. Onun için en güvenli yol, duvarlarını örmek ve kimseye yaklaşmamaktı. Çünkü her yakınlaşma, onun için bir risk taşıyordu. Her sevdiği, bir gün onu terk edip gitmişti ve o da artık kimseyi sevmeye cesaret edemiyordu.
Belki de bir gün, bu karanlık gölgeden çıkıp yeniden ışığa kavuşacak. Belki de kaybettiği umut, yeniden yeşerecek ve kalbindeki kış yerini tekrar bahara bırakacak. Ancak şimdilik, o sadece kendi yalnızlığıyla, geçmişin hayaletleriyle ve içindeki derin acıyla baş başa kalmıştı.