Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü; KEPEZ’’de önce zihniyeti değiştirdik!
Bir gün oturup şiirden, insandan, hayata dair şeylerden konuşalım dedik. Dedik ama kent ormanında oturup Kepez’e doğru bakınca konu yine o’nun hikayesine geldi. Aslında bıraksanız günlerce konuşur. Yaptıkları, yapacakları ve hayalleri…Biz başkan Hakan Tütüncü ile bugünü konuştuk ortada ne varsa…..

12 Eylül’ün iki ismini, Necdet Adalı ile Mustafa Pehlivanoğlunu sokak tabelalarında buluşturdunuz.
Aslında biz orada demokrasiye vurgu yapmaya gayret gösterdik. 1980 darbesi… Farklıklara tahammül edilemediği, insanların belli bir zümrenin statükosunu sürdürebilmeleri adına tezgahladığı bir hadise… Ne yazık ki, demokrasinin askıya alındığı darbelerin olduğu dönemlerde solcusu da, sağcısı da o darbeden çok etkilendi. 1980 darbesi bu yanı ile belleklerimizde daha uzun süreler yer edecek acıları yaşattı bize… Dolayısıyla bu acıların bir daha yaşanmaması adına, bizim darbe yıllarında yaşanan o insanlık dışı yaşatılan olayları zaman zamana hatırlamamız gerektiğine inanıyorum.
Bunları hatırlarsak, geçmiş günlerde çektiğimiz o sıkıntıları, milletçe çektiğimiz sıkıntıları hafızalarımızda diri tutarsak, inanıyorum ki, bundan sonraki Türkiye’nin demokratik yolculuğu bundan olumlu şekilde etkilenecek. Demokratik kazanımlarımızı, muhafaza etmek için gerekeni bir vatandaş olarak, sorumlu bir vatandaş olarak yapmanın gayreti içinde olacağız. Diğer taraftan da antidemokratik eğilimlere pirim vermeyeceğiz. Öyle diye düşünüyorum. Aslında bizim yapmaya çalıştığımız şey orada 12 Eylül’ün, 35’nci yılında o iki ismin caddelere verilmesi bunların toplum belleğinde tutulmasını isterken en önemli amacımız buydu… Amaçta yerine ulaştı diye düşünüyorum.
Kent hafızası yaratıyoruz
Gerçekten Necdet Adalı’nın 8 Ekim 1980’deki acıklı ölümü, daha sonra da suçsuz olduğu anlaşıldı ama zamansız gelen ölüm geri gelmedi. Birde biliyorsunuz bir sağdan, bir soldan denge olsun diye, denge kuralım diye Pehlivanoğlu’da Ulucanlar Cezaevinde infaz edilen ilk ülkücü gençti. Dolayısıyla bu iki ismi de, o dönemde bayraklaşmış bu iki ismi de caddelerimizde yaşatalım istedik. Aslında biz bunları yaparken, bir şey daha yapmaya gayret ediyoruz. Özellikle son dönemde, son 6 yılda, 7 yılda caddelerimize, tesislerimize, verdiğimiz birçok isimde aslında bir kent hafızası meydana getirmeye, bir kent kimliği oluşturmaya gayret ediyoruz. Bunu yaparken de kendi milli ve manevi değerlerimize hizmet etmiş, bilime, ilime, irfana, hizmet etmiş yada milletimize hizmet etmiş büyüklerimizin hatıralarını yaşatmanın gayreti içerisindeyiz. Buda son dönemde verdiğimiz güzel bir isim oldu. Hem Necdet Adalı ismi, hem de Mustafa Pehlivanoğlu ismi o acıklı hatıraları, Nevzat Çeliğin o ‘Şafak Türküsü’ şiiri, Mustafa Pehlivanoğlu’nun okurken hepimizin boğazımızı düğüm düğüm eden o mektubu, bizim hafızalarımıza hep yer edilsin arzusu içerisindeyiz. Bizim işimiz partimizi dizayn etmek değildir!...
Sizin ilk defa ya da daha etkin bir şekilde siyasi bir yaklaşımınız öne çıktı. Siz genellikle, tüm belediyecilik yaşantınızda bir partiye mensup olmanıza rağmen, çok onun iç işlerinde etkin rol alır şekilde görünmediniz. Bu basına çok yansımadı, eğer yapıyorsanız da profesyonelce yaptınız, hissetmedik. Partinin şekillenmesi, ilçe teşkilatlarının şekillenmesi, seçimler noktasında.Bir belediye başkanının bu noktada duruşu nasıl olmalı?
Ben her şeyden evvel siyasetin bütün alanlarında herkesin kendi işini yapması gerektiğini düşünüyorum. Kalkıp ben il ya da ilçe başkanı yerine geçersem, il yönetimine ve ilçe yönetimine müdahale etmeye kalkarsam orada işler arapsaçına döner. İlin başında il başkanı, ilçenin başında da ilçe başkanı ve yönetim kurulları var. Onlar zaten kendi işlerini yapıyorlar. Bizim işimiz belediyecilik… Tabii eğer biz kendi hareket alanımızda başarılı olmazsak, temsil ettiğimiz partilere de belediye başkanları olarak bedeller ödetiriz. Ya da olumsuz davranışlarımız, siyasetin zaten bir kör düğüşün içinde yapılamaması gerektiğine inanıyorum. Dolayısıyla bu pencereden baktığınız zaman herkesin kendi işini yapmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Belediye başkanının işi il yönetimini ve ilçe yönetimini, partiyi şekillendirmek ve dizayn etmek değildir. Bir belediye başkanının işi halkına hizmet etmek, kendi işini en iyi şekilde yapmak ve bu yolla partisine katkı vermektir. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. İşimi en iyi şekilde yaparak, partime nasıl bir katkı verebilirim bunun gayreti içerisindeyiz. Diğer taraftan da belediye başkanlığını da yaparken de, dikkat ederseniz ben belediye başkanı olduğum günden buyana çok katı kuralları olan, katı siyasi bakışı olan bir belediye başkanlığı rolünden öte herkese yakın herkesi kucaklayan herkesimle bütünleşmeye çalışan bir belediye başkanı olmaya gayret ettim. Çünkü yerel yönetimde siyasetin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Yerel yönetimde siyaseti nasıl yapacağız? Sen falan partidensin ‘Senin çöpünü temizlemem’, şu sokak falan partiden ‘Ben buraya hizmet götürmem’. Böyle bir yaklaşım ortaya konabilir mi? Elbette ki konmaz. Dolayısıyla yerel yönetimde asla siyaset yapmadan, siyasi bir bakış oluşturmadan herkesi kucaklayarak partimizin yetkili kurumlarındaki arkadaşlarımızın görevlerine de asla müdahale etmeden, yetkilerine, sorumluluk alanlarına müdahale etmeden, onlara saygı göstererek bir belediye başkanlığı yapmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde diğer yaklaşımların hem belediye başkanlığına, hem de belediye başkanı olduğu siyasal partiye çeşitli sıkıntılar ve sorunlar yaşatabileceğini düşünüyorum.
Başka siyasi partiden iş adam ya da vatandaş size bu noktada çok gönül rahatlığı ile gelebiliyor mu? Bunu hissediyor musunuz?
Sadece gelmenin ötesinde özel dostluklar kurduğum arkadaşlarımda var. Diğer siyasi partilerden… Bunlar tabii Antalya’nın seçkin simalarından olanlarda var. Ya da başka kesimlerden olan kimseler var. Sonuçta biz her şeyi konuşabildiğimiz takdirde her şeyin üstesinden gelebiliriz. Bugün Türkiye’de de yaşadığımız şehirlerde çok fazla sorunlar var. Problemler var. Bu problemlere çözüm üretebilecek olanda bizleriz… Dolayısıyla bizim sorunları, problemleri çözebilmemiz ve üstesinden gelebilmemiz için en önemli şey her şeyi konuşabiliyor olmamız. Böylesi bir medeni iletişim kanalımızın olması, eğer biz bunu yapabilirsek şehre ait birçok problemi ortadan kaldırıcı girişimleri, müzakere ortamları yaratabiliriz. Birbirimize sevgi ve saygıyla baktığımız vakit ben her şeyin çok daha güzel olacağını, çözülmez gibi görünen sorunları şıkır şıkır çözülebileceğini düşünüyorum. Sonuçta demokrasi farklılıklar rejimidir. Farklılıklara saygı gösterebilme, onları hoş görebilme, rejimidir. Dolayısıyla ben bunu hep muhafaza etmeye, böyle bir alanı sürekli oluşturmaya gayret gösterdim.
Buda size kazandırıyor galibe, bu davranış biçimi?

Ya tabii şöyle; İnsanlar kavga eden tipleri sevmiyor, halk kavga eden siyasetçileri sevmiyor. Hele hele yerel yönetimde çok katı bir siyasal yaklaşımla, siz kendinden olmayan ötekileştiren belediye başkanlarını yerel önderleri kabul etmiyor. Dolayısıyla, toplumun bütün kesimleri ile diyalog kurmayı, toplumun bütün kesimleri ile açık olmayı onlarla iletişimde bulunmayı arzu eden kişilerin her zaman kazandıklarını ve bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum.


KEPEZ’’de önce zihniyeti değiştirdik
Karşımızda sizin şehriniz var. Kepez hep Antalya’nın arka bahçesi noktasında görüldü. Hangi konuma getirdiniz Kepez’i? Aldığınızdan bugüne neler değişti? Hangi havaya dönüştü?
C: İşin doğrusu göreve geldiğimiz 2009 Kepez bugünkü gelmiş olduğu noktadan çok çok daha uzaktaydı. Her şeyden evvel öz güveni zayıf bir Kepez devralmıştık biz. Geçtiğimiz yıllar içinde yaptığımız en önemli değişim nedir derseniz? Çok ciddi bir zihniyet değişimi gerçekleştirdik. Kepez belediyesinin en alttaki çalışanından tutunda, en üstteki bürokratına kadar kepezde yaşayan her bir vatandaşımıza kadar artık Kepez gelişiyor, biz bu işi başarabiliriz öz güvenine sahip olmuşlardır. Ve ikinci olarak ta yaptığımız en önemli şey şehre bir ayniyet kazandırdık. Artık kepezde olmak, kepezli olmak önemli bir değer haline geldi. İnsanlar için önemli bir unsur haline geldi. Biz bir çok hizmetimizi yaptığımız zaman Kepezli olan insanlar, kepezli olan hemşehrilerimiz, diğer ilçelerdeki Antalyalı hemşehrilerimizle buluştuklarında bizim orada şunlar var diye ifade ettiklerinde karşısında kepezli olmayanlarda ‘Ya keşke bizde de böyle bir yönetim olsa, bizde de aynı hizmet yapılsa’ gibi cümleler kuruyorlar. Bir çok kez bunlara şahit olduk. Buda bunlara ayniyet hissini getiriyor. Dediğim gibi yaptığımız en önemli şey birincisi; Kepezli hemşehrilerimizin her birine ve kepezin bütün toplum kesimlerine müthiş bir öz güven getirmemiz oldu. İkincisi; Ayniyet hissi ve tabii bunları çok önemsiyorum. Çok alt açılımları var. Mesela biz 2009’da göreve geldiğimizde belediyelerin şöyle bir uygulamalarına baktığınız zaman Kepez hep takip eden belediyeydi. Kepez diğer belediyelerin uygulamalarını takip eden bir belediyeydi. Bunlardan kendisi için modelleye bileceği bir şey varsa onları modellerdi.

Kepez takip edilen bir belediye oldu
Ama şimdi Kepez takip edilen bir belediye oldu. Belediyeleri ilgilendiren müşterek bir problemde artık ilk defa kepez belediyesinin adım atması, o nasıl adım atıyorsa? Kendilerinin de öyle adım atması gerektiği kanaati hakim…Bu bana mutluluk veriyor. Şimdi bunu birçok bürokrat arkadaşım ifade ediyor. Geçmiş dönemleri bilen çalışma arkadaşlarımız ifade ediyorlar. Herhangi bir konuda adım atılacağı zaman ‘Acaba Kepez Nasıl Adım Atıyor’ yer yer arayıp soruyorlar, yer yer takip ediyorlar. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? diyorlar.. Buna bir örnek getirmek gerekirse; Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Belediyelerin toplu sözleşmeleri çok çok önemlidir. Her yıl daha doğrusu 2 yılda bir yapılır o toplu sözleşmeler, 2 yılda bir o toplu sözleşmeler yapılacağı sırada acaba kepez belediyesi nasıl bir yol çizecek, ‘Önce o toplu sözleşmeyi imzalasın, sonra biz imzalarız’ diye böyle bir yaklaşımı oluyor, diğer idarelerin… Ben bundan dolayı mutluluk duyuyorum: Bizim en önemli amacımız şuydu; Benzenilmek istenen bir örneği oluşturabilmek. Biz burada yerel yönetimde diğer ilçeler açısından benzenilmek istenen bir örneği oluşturduğumuzu düşünüyorum. Bundan dolayı da mutlu oluyorum. Tabii keşke şehri baştan planlama imkanımız olsaydı, ne yazık ki böyle bir imkanımız yok. Biz şu an elimizdeki bütün imkanları seferber edeceğiz, ediyoruz ve bundan sonrada seferber edeceğiz. İnşallah o benzenilmek istenen örneği biraz daha parlatmak, biraz daha insanlar nezdinde daha algılanabilir hale getirmeye çalışacağız.