ANTALYA Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'in haberine göre, Antalya Tabip Odası adına açıklamayı okuyan Doktor Güray Ünlü, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında sağlık emekçisi kadınların hukuki ve sosyal sorunlarına dikkat çekti. Ünlü, tarihsel süreçte kadın emeğinin görünmez kılındığını, ancak kadınların hak mücadelesinin kararlılıkla sürdüğünü belirtirken kadınların iş hayatında erkeklerle eşit koşullarda çalışamadığını, sağlık sektöründe de kadın çalışanların yoğun iş temposu, esnek çalışma saatleri ve şiddet gibi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Foto (1)-277

Antalya Tabip Odası 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla oda binasında sağlık çalışanlarının sorunlarını gündeme getiren basın açıklamasını gerçekleştirdi. Antalya Tabip Odası adına açıklamayı okuyan Doktor Güray Ünlü, “Bugün burada, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak ve sağlık emekçisi kadınların karşılaştığı hukuki ve sosyal sorunları dile getirmek için bir araya geldik. Clara Zetkin bir aktivist ve kadın hakları savunucusuydu. Zetkin, 1910 yılında Kopenhag'daki Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı'nda Dünya Kadınlar Günü fikrini önerdi.1975'te BM'nin Dünya Kadınlar Günü'nü kabul etmesiyle gün resmiyet kazandı. Dünyada sanayi devrimiyle işçi hareketleri ve örgütlenmesi başlarken, topraklarımızda da eş zamanlı toplumsal hareketler başlamıştır.  Osmanlı Devleti’nde kadınlar tekstil,ayakkabı imalatı, tütün sıkıştırma, ipek işçiliği, pamuk ekimi, halı, simle işleme, iplik bükme  gibi tarım ve sanayiyle ilgili  işlerde çalışmaktaydı. Tarihimizde II. Meşrutiyet’in ilanı işçi hareketleri açısından önemlidir.1908 yılı öncesinde başlayan grevler sonrasındaki aylarda artmış, 5 ayda 143 grev gerçekleşmiştir.

Uşak’ta 1908’de kadınların da içinde olduğu birkaç bin işçi, üç iplik fabrikasında greve gitmiş, bu hareket makine kırıcılığı ile sonuçlanmıştı. Kitlesel  eylemlerden biri de Sivas’ta olmuştu. 1910 yılında Bursa'da ipek  üretiminde çalışan kadınlar direnişe geçmiş, Bolu ve Bilecik' deki kadınlar da onlara katılmıştı. 1919’da İstanbul’daki bankalarda çalışan kadın memurların greviyse, hizmet sektöründeki ilk grevdi ve ücret iyileştirmesi, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, emeklilik prosedürlerinin değiştirilmesi talepleriyle başlamıştı. O yıllarda da kadınların istekleri şimdiki yıllardaki isteklerimize yakındı. Kadınların çalışma ortamları sağlıksız, çalışma süreleri uzun, dinlenmeleri kısıtlı, ücretleri ise düşük idi. Üstelik aynı işi yapan erkeklere daha çok ücret ödeniyordu. Ayrıca cinsel istismar ve ağır işlerde çalıştırılmaları gibi durumlar söz konusuydu. Kadının ötekileştirilerek eve hapsedilmeye çalışıldığı yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk, kadının eşit haklara sahipliği için 1926 yılında Medeni Kanunu ilan etmiş ve 1934’te kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Kadınların devlet kurumlarında memur olarak çalışabilmelerine dair ilk düzenleme 1926 yılındaki Memurin Kanunu ile olmuştur. Kadınlar geçmiş yıllardan beri erkeklere nazaran çalışma hayatında daha  dezavantajlıdır. Ev içi ve ev dışındaki sorumluluklarını yerine getiren kadının, erkekten iki kat fazla çalıştığı görülür. Kadınların aile içi görev ve sorumluluklarının fazla olması, çocuklu kadınların bakıcı sorunu, çalıştıkları işlerde çoğunlukla erkeklerden daha az ücret almaları ve iş ortamında şiddet/taciz gibi olaylarla karşılaşmaları başlıca sorunlar arasında yer alır. Düşük ücretli, niteliksiz işlerde erkeklerin alternatifi şeklinde muamele gören kadınlar, işe alımlarda da erkeklerden daha fazla sorun yaşamaktadır” dedi.

KANUNİ DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VARDIR
“Çalışma yaşamı içinde kadınların sayısı arttıkça 'kadınlara özgü meslekler' olarak nitelenen meslek grupları oluşmuştur ve sağlık sektörü , kadınların daha yoğun çalıştığı bir sektördür” Doktor Ünlü sözlerine, “Yoğun çalışma saatleri, düzensiz hayat, uykusuzluk, yorgunluk, tükenmişlik duygusu, hasta ve hasta yakınlarının, hastane yöneticilerinin uyguladığı her türlü şiddet ve iletişim sorunu, nöbet, icapçılık, esnek çalışma sistemi tüm sağlık emekçilerinin karşılaştıkları zorluklardandır. Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanları için en büyük tehditlerdendir. Aşırı iş yükü nedeniyle fiziksel ve psikolojik olarak yıpranan kadınlar, iş ve aile hayatı arasında sıkışıp kalmaktadır. Kadın sağlık çalışanları, hasta yakınlarından gelen fiziksel ve psikolojik şiddete karşı daha savunmasızdır. Bir ülkenin gelişmişlik göstergelerinden biri kadınların ekonomik ve sosyal alanlarda eşit oranda yer almasıdır. Ancak kadınların istihdam oranları hiçbir dönemde erkeklerle eşit düzeyde olamamıştır. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre (ILO) 2023 yılında, ülkemizde kadınların iş gücüne katılım oranı  yüzde 35 ile dünya ortalamasının  altındadır. Kadınlar halen 'cam tavan sendromu', eşit olmayan maaşlar ve lider pozisyonlara erişim konularında ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Cam tavan sendromunda kadınların kariyer basamaklarında belirledikleri hedefi gördükleri, ancak o hedeflere ulaşmada bilinçsiz, basmakalıp ve görünmez engellerle karşılaştıkları bilinir. Ayrıca “eşit işe, eşit ücret” ilkesi, Anayasa ve İş Kanunu’nda yer alsa da, uygulamada tam olarak sağlanamamaktadır. Sağlık bilimleri alanında kadın öğrencilerin oranı yüzde 65 iken, tıp bilimlerinde bu oran yüzde 52’dir. Kadın akademisyen oranı Avrupa Birliği’nde 2019 yılında yüzde 42 iken, Türkiye’de yüzde 45 ile ortalamanın üzerindedir. Sevindirici olarak beşerî bilimler, güzel sanatlar ve tıp disiplinlerindeki kadın oranı yüzde 45’in de  üzerindedir. Yüzde 55 kadın yönetici kendilerini kabul ettirmek çin erkek yöneticilere göre daha çok çalıştıklarını, yüzde 60’ı cinsiyete dayalı dezavantajlı durumlar yaşadıklarını ifade etmiştir.

İdari görevlerde yetki ve sorumluluk arttıkça, kadın akademisyen oranının düştüğü gözlemlenmektedir. Küresel Cinsiyet Farkı Raporu, Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl ekonomiye katılım ve fırsat, eğitime ulaşma, siyasi yetkilendirme, sağlık ve hayatta kalma kriterlerine göre yayınlanmaktadır. 2024’deki rapora göre, cinsiyet eşitliği çok yavaş  ilerliyor. Eşitliğe ilerleme hızı öyle yavaş ki, tam eşitlik için, mevcut ilerleme hızıyla gidilirse 134 yıla ihtiyaç var. Eşitlikte 146 ülke arasında 127. sıradayız. İlköğretime kayıtta 1. Sırada iken, ortaöğretime kayıtta 102.sıraya düşüyoruz fakat yükseköğretime kayıtta yine 1. Sıradayız. Manidar olarak; ilkokulu bitirdikten sonra zincirlerini kırıp ortaöğretime  kayıt yaptırabilen kızlarımız, muhakkak yüksek öğretime kayıt yaptırmak istiyor. Burada eğitim sistemimizdeki tüm olumsuz değişimlere karşın genç kızlarımızın eğitim hırsının söndürülememiş olması çok değerlidir. Bu raporda Avrupa  ülkeleri  ilk 10 sıralamanın  7’sini  işgal etmekte. İzlanda iş gücüne kadın katılımı açısından yüzde 93,5  ile 15 yıldır endekste lider konumda. Nikaragua (6.sıra) ve Sahra Altı Afrika’dan Namibya (8.sıra) bulunmaktadır. Kadınların işgücüne katılımı için, genelde kadınların üzerinde olan bakım sorumluluklarından kurtulması gerekiyor, bunun için de eşitlikçi bakım sistemlerine acil ihtiyaç var.  Doğum izin günleri ve babalık izni günleri tahsisindeki artan eşitliğin, kadınların işgücüne katılımı ile olumlu ilişkide olduğu gözlenmektedir. Ebeveynlere bakım  için resmi düzenlemeler yapılarak erkeklerin ve kadınların bakım sorumluluğunu eşit olarak paylaşması ve bu konudaki yasal boşlukların doldurulması gerekmektedir. Tek seferlik yapılan doğum yardımının sayısının arttırılması, doğum yardımı miktarı, yarım gün çalışma izninin sürelerinin uzatılması, engelli çocuğu olan çalışanlara verilen yarım gün çalışma izninin uzatılması, geçici iş göremezlik ödeneği, emzirme yardımı, emzirme izni, aile yardımı, doğum sonrası ücretsiz izin hakkının kullandırılması, nöbet izni, gebelerin nöbete zorlanması, gebeyken enfeksiyon riskinin çok olduğu ve ağır iş yükünün olduğu bölümlerde çalışmaya zorlanma, hastanelerde kadın sağlık çalışanlarının çocukları için kreşlerin açılması, bakmakla yükümlü oldukları aile büyükleri için gündüz bakım evlerinin açılması  konusunda kanuni düzenlemelere gereksinim vardır” diye konuştu.

Foto (3)-143

ÜNLÜ’DEN EŞİT DÜNYA VURGUSU
“Kadınların işgücüne katılımının artması için kadın erkek eşitliği gerekmektedir. Eşitliği sağlayan ülkelerde verimlilik ve global değişime uyum  hızı artmakta, bu da ekonomik anlamda gelişimi desteklemektedir” diyen Ünlü, “Adil ve sürdürülebilir büyüme için cinsiyet eşitliğinin gerektiği’ yönünde  yeni bir ekonomik düşünce paradigmasına ihtiyaç vardır. Geçmiş yıllarda umut verici olarak artan kadınların liderlik seviyesinde işe alımı, 2021 yılı seviyelerinin de altına inmiş, kötüleşen makro-ekonomik koşullar, kadınların üst düzey liderlik rollerinde işe alınmasını baltalamıştır. Ekonomik düzenin cinsiyet eşitliğini şekillendirdiği; kadınlar ve kız çocukları için, ekonomik durumun kötülüğünün, durgunlukların ve uzun süreli krizlerin tehdit teşkil ettiği görülmektedir. BM, "çatışmalar ve fiyat artışları, 2025 yılına kadar ülkelerin yüzde 75’inin kamu harcamalarında kesintiye gitmesine yol açarak kadınları ve kadınların temel hizmetlerini olumsuz etkileyebilir" demiştir. Kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) ve STEM dışı işgücünde temsili 2016’dan bu yana artmıştır. Fakat STEM alanındaki eşitsizlik düzelmedikçe kadınlar düşük ücretli işlerde çalışmaya halen mahkum olacaktır. İstanbul sözleşmesi, 2011’ de İstanbul’da imzalanmıştı. Sözleşme; kapsamına giren bütün şiddet biçimlerine karşı gereken yasal tedbirleri almaya, tüm toplumu, özellikle erkekleri  aktif şekilde katkıda bulunmaya davet etmekteydi. Ülkemiz 20 Mart 2021’de bu sözleşmeden çekildiğini duyurdu. Aile içi şiddet ve sokakta şiddet, kadın can güvenliğini tehdit etmekte, kadın cinayetleri her geçen yıl artmaktadır, alınan önlemler yetersizdir. Şu anda Türkiye’de Anayasa ve İş Kanunu kadınların çalışma haklarını güvence altına alırken, 6284 sayılı Kanun ile kadına yönelik şiddetle mücadele edilmektedir. Kanunların uygulanmasında erkekler lehine hafifletici unsurların kullanılması, tüm kadınlar için ağır düzeyde rahatsızlık vericidir.  Birleşmiş Milletler mor, yeşil ve beyazı kadın direnişini temsilen kabul etmiştir.  Mor, adalet ve saygınlığı ifade ediyor. Yeşil umudu temsil ediyor. Beyaz ise, saflık anlamına geliyor.  BM her yıl için özel bir tema belirliyor. 2024 yılı Kadınlar Günü teması 'Kadınlara yatırım yapın: İlerlemeyi hızlandırın’idi. 2025’teki teması  ise "Tüm Kadınlar ve Kız Çocukları İçin: Hak, eşitlik, güçlendirme” oldu. Mor, yeşil ve beyaz ile, adalet ve saygınlık umuduyla çalışan tüm emekçi kadınların, tıbbi ve bilimsel başarılara imza atan kadınların ve gelecek nesillere ilham veren tüm öncü kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun” şeklinde konuştu.

Kaynak: ANTALYA EKSPRES GAZETESİ