Bugün sizlere Milo’nun patili dostlarından biri olan vahşi ruhlu bir kediden bahsetmek istiyorum.
Milo, her canlı ile birbirinden bağımsız ama bir o kadar da değerli bir bağ kurardı.
Aynı zamanda herkesi sevme gibi bir zorunluluğu olmadığının da farkındaydı ama saygı duyulması gerektiğini, çoğu insan bile bilmezken çok iyi bilirdi.
Günlerden bir gün büyük kuzenim yol kenarında sahipsiz yavru bir kedi buldu. Onu o kadar çok sevdi ki gördüğü ilk andan itibaren ona yuva olmak istedi ve oldu. Adını da Mırın koydu.
Mırın, daha yavruyken bile bir hayli yaramazdı. Gözlerinden anlıyordunuz içindeki vahşi ruhu. Bir avuca bile sığamayacak kadar küçük ama bir o kadar da vahşi bir ruhu vardı.
Milo onun ağabeyi oluyordu ve biz de ağabey ile kardeşi tanıştırmaya karar verdik. Bu karar benim masum yürekli Milo’m için pek de mutlu edici değildi. Mırın bize geldi, Milo’yu gördü, içindeki vahşi ruhu ortaya çıkarttı ve Milo o gün büyüklük göstergesi olarak kendinden oldukça küçük olan bu yavruya karşı bir atak yapmak yerine köşesine çekilip onun gitmesini bekledi.
Güzel yürekli oğlum…
Bu Mırın ile ilk ve son karşılaşmaları oldu.
Sonrasında ikisi de kendi yoluna gitti. Mırın içindeki vahşi ruhu özgür bıraktı, Milo o güzel yüreğiyle bütün canlılara saygı duymaya devam etti.
Kısacası umut ettiğimiz gibi iyi anlaşamasalar da Milo, Mırın’ın ağabeyiydi; Mırın da Milo’nun kardeşi…
Şimdi ikisi de bizden uzakta ama birbirleriyle bir arada ve umuyorum ki bu sefer daha da iyi anlaşarak bizi bulutların üzerinden izliyorlar.
Daima kalbimdeki en güzel yere sahip olan Milo’mun güzel yüreğinin ve tabii ki onun vahşi ruhlu kardeşi Mırın’ın anısına…