Sevdiklerimize karşı gösterdiğimiz tahammül seviyesi diğer kişilere göre daha fazladır. Ben bu durumun, karşımızdaki kişiye beslediğimiz duygulardan dolayı olduğunu düşünenlerdenim.

Hiç büyümeyen bir bebeğiniz olduğunu düşünün. Yavru bir köpek sahiplenmek tam olarak böyle bir durumdur. O bebek kaç yaşına gelirse gelsin, bebektir. Milo, dünyaya gözlerini açalı 42 gün olmuşken hayatıma dahil olan, hiç büyümeyen bebeğimdi.

Hayatın akışı, zor zamanlar, stresli günler… Bütün bunlarla baş ederken bebeğinize olan tahammül seviyenizin yüksek olması gerekiyor. Çünkü sevgi, tahammülü beraberinde getiriyor.

Tahammülü biraz olumsuz bir kelime olarak algılasak da hayat şartları içerisinde stabil duygularda kalmamız pek mümkün olmuyor. İşte o durumlarda devreye tahammül giriyor. Sözlük anlamına göre tahammül; zor, güç durumlara dayanabilme gücü, dayanç, dayanma olarak karışımıza çıkarken hayatın içinde aslında birbirimize anlayış göstermenin farklı bir yansıması oluyor.

‘Başkası yapsa katlanmam’ cümlesini kurduğunuz anlarda, tahammül seviyenizin sevginizden doğduğuna şahit oluyorsunuz.

Sabah uyandığımda yatağımın kenarına başkası çiş yapsa, ateşim 38 dereceyken başkası dışarı çıkalım diye ısrar etse, en yoğun anlarımda bile başkası gelip top oynamak istese katlanmazdım ama Milo’ya olan sevgim tahammülünü de yanında getirdi.

İnsan ilişkileri de böyledir. Birbirini idare etmek, hatta tahammül etmek bile sevgidendir. Kelimelere olumlu ya da olumsuz hisler barındırmadan içselleştirdiğimizde aslında tahammülün her ikili ilişkinin yapı taşında nötr olduğunu görebiliriz.

Sizler de tahammül seviyenizi zorlayan durumları bir düşünün. O zaman o kişiye, o işe ya da o duruma olan sevginizle doğru orantısını daha net bir şekilde görebilirsiniz.