Muğla il merkezine yalnızca 18 kilometre uzaklıkta yer alan Ula, tarihi binlerce yıl öncesine dayanan köklü bir yerleşimdir. Antik çağlarda Karya uygarlığının önemli merkezlerinden biri olan bölge, bu medeniyetin izlerini taşımaya devam ediyor. Karyalıların ticaret yolları üzerinde kurduğu küçük yerleşimler, bugün hâlâ arkeolojik kalıntılar ve kültürel miras olarak karşımıza çıkıyor. Türklerin Anadolu’ya gelişiyle birlikte Ula ve çevresi 11. yüzyıldan itibaren Selçuklu egemenliği altına girdi. 13. yüzyılın sonlarında ise bölge, Menteşe Beyliği’nin önemli yerleşimlerinden biri oldu. Bu dönemde Ula, tarım ve hayvancılıkla uğraşan halkıyla birlikte stratejik bir merkez konumundaydı.

1425 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ula, özellikle idari ve kültürel açıdan öne çıkan bir yerleşim yeri haline geldi. Osmanlı döneminde hem ekonomik hem de sosyal yaşam açısından gelişme gösteren ilçe, geleneksel mimarisi ve köklü aile yapısıyla dikkat çekti. Osmanlı arşivlerinde Ula, küçük bir sancak merkezi olarak anılmakta ve çevresindeki köylerle birlikte bölgesel yönetimde önemli bir rol üstlenmekteydi. Cumhuriyetin ilanından sonra ilçe statüsüne kavuşan Ula, modern idari yapısı ve sosyal hayatıyla Muğla’nın gelişen merkezlerinden biri haline geldi. Ula evleri, dar sokakları ve özgün mahalle kültürü, bu dönemde hem korundu hem de yeni yerleşimlerle bütünleşti. Ula, günümüzde en çok geleneksel mimarisiyle tanınıyor. Ahşap işçiliği ve beyaz badanalı taş yapılarıyla öne çıkan 'Ula evleri', Osmanlı döneminden günümüze uzanan bir kültürel mirası temsil ediyor. Bu evler yalnızca yerel halk için değil, aynı zamanda kültür turizmi açısından da büyük bir değer taşıyor.

PEKİ, ULA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Ula adının kökeni hakkında farklı rivayetler bulunuyor. En güçlü görüşlerden biri, ilçenin adını Oğuz Türkleri’nin Ulu veya Ula boyundan aldığı yönündedir. Diğer bir rivayete göre ise 'Ula' kelimesi, 'yüksek, yüce' anlamına gelen eski Türkçe kökenli bir sözcüktür. Osmanlı arşivlerinde de 'Ula' adı aynı şekilde kullanılmış ve yüzyıllar boyunca değişmeden günümüze kadar ulaşmıştır.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK