Bir dükkâna girdiniz bir şey satın alacaksınız.

Ya da bir sıhhi tesisatçıyı evinize çağırdınız, hizmet alacaksınız.

Satın aldığınız malın, alacağınız hizmetin fiyatını soruyorsunuz.

Fiyatı yüksek bulmuşsunuz. Neden?

Yanıtlar genelde şu oluyor;

‘Ucuz ne kaldı ki?’

Evet ucuz ne kaldı ki?

Fiyatlar kime ve neye göre artıyor?

Denetleyen yok.

Boykota kimse yanaşmaz.

Yine böyle bir yanıtla karşılaştığım gün tepemin tası attı!

‘Ucuzlayan çok şey var da senin haberin yok’ dedim.

Neymiş onlar diye alaycı bir ifade ile sorunca;

‘Vicdan’ dedim.

‘İnsaf’ dedim.

‘Ahlak’ dedim.

‘Bak sana çocuklara anlatılan bir hikâye aktarayım’ diye ekledim

Yan yana gelseler kıyamet kopar.

Ateş, su, rüzgâr ve vicdan sıkı dost olmuşlar.
Bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış:
‘Yahu, bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi”
Ateş, ‘Ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelirsiniz’
Su, ‘Beni kaybedersiniz, sesime gelirsiniz’’
Rüzgar esip, gülümsemiş; ‘Beni kaybetmezsiniz merak etmeyin!”
Peki vicdan ne demiş dersiniz?
‘İyisi mi siz hiç beni kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay beni bulamazsınız’
Çocuklara anlatılan bu hikayeden nasıl bir kıssa çıkar derseniz;

Ateş dumanından, Su şırıltısından, Rüzgâr esintisinden hissedilir.

Ancak, kaybolan vicdanın eksikliğini her gün hissederiz.

Hikayemi bitirince,

‘Sen de çaba göster’ dedim esnafa.
Bul O’nu!

Gülümseyerek vermeyi düşünmediği fişimi de uzattı.

***

Büyük topraklara ve büyük servete sahip Rusya’nın soylularından biriydi.

Tüm servetini fakirlere, muhtaçlara ve evsizlere verdi, sefil bir hayat yaşadı.

Leo Tolstoy;

‘Acı hissediyorsan canlısındır ama başkalarının acısını hissediyorsan insansın’