Mehmet Fatin Gökmen, Osmanlı İmparatorluğu'nun en hareketli dönemlerinden birinde, 1877 yılında babasının kadılık yaptığı Rumeli'de dünyaya geldi. Onun doğduğu topraklar, tarih boyunca medeniyetlerin kesişme noktası olmuş, kültürel zenginlik ve çeşitliliğin beşiği olarak bilinirdi. Babası Abdülgaffar Efendi, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli yerlerinde kadılık yaparak, adaletin ve bilginin izinde bir hayat sürmüş bir adamdı. Ailesi ise köklü bir geçmişe sahip olup, Akseki'nin Gödene Bala Köyü'nden gelmekteydi. Bu güçlü ailenin kolları arasında büyüyen Fatin, henüz çocuk yaşlarda bilginin ve adaletin önemini kavramaya başlamıştı.

BİLİMLE AYDINLANMA

Fatin, çocukluğunda Akseki ve Alanya'nın dar sokaklarında koştururken, İzmir'in Bayındır kazasında ortaöğrenimini tamamlarken bilime olan ilgisi giderek artıyordu. Onun için bilim, hayal gücünün ötesine geçip, gerçekleri keşfetmenin bir yolu haline gelmişti. İstanbul'da Sultan Selim Camii Muvakkithanesi'nde dönemin Başmüneccimi olan Hüseyin Hilmi Efendi'nin yanında çalışarak eski astronomi ve takvim hazırlama usullerini öğrenme fırsatını buldu. Burada zamanın derinliklerine dalıp, gökyüzünün sırlarını keşfetmek ona büyük bir haz veriyordu. Ünlü bilim tarihçisi Salih Zeki Bey'in de dikkatini çeken Fatin, onun teşvikiyle 1901 yılında yeni açılan Riyaziyyat Medresesi'ne girdi ve burada matematiğin büyülü dünyasına adım attı.

C174Dc2Ea7E1D444F39F81Dffaed822D

İTTİHAT VE TERAKKİ YILLARI

Öğrencilik yılları Fatin Bey için siyasetin dinamikleriyle de şekillendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuruluşuna öncülük eden isimlerden biri olarak tarihe geçti. Bu dönemde Fatin, cemiyetin düşüncelerini yaymak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun geleceğini şekillendirmek için büyük bir kararlılıkla çalıştı. Ancak bu mücadele ona, bir süre tutuklu kalmanın zorluklarını da yaşattı. Dostu Mehmet Akif Ersoy ve on bir arkadaşının cemiyete katılmasını sağladı. Mehmet Akif Ersoy, bu yakın dostluklarını, 1912 yılında yayımlanan ‘Süleymaniye Kürsüsünde’ adlı şiirini ona ithaf ederek ölümsüzleştirdi.

 

KANDİLLİ GÖZLEMEVİ'NİN KURULUŞU

1904 yılında Riyaziyyat Medresesi'nden birincilikle mezun olan Fatin, öğretmenlik hayatına adım atarak, matematiğin gizemlerini genç beyinlere aktardı. Bir süre de mezun olduğu medresede astronomi ve olasılık dersleri vererek, öğrencilere bilimsel düşüncenin kapılarını araladı. 1909'da Darülfünun Fen Medresesi'nde astronomi ve olasılık dersleri vermeye başladı ve 1933'e kadar yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Bu süreçte, modern astronomi eğitiminin temellerini atarak Türkiye'nin bilim dünyasında yeni bir çağ başlattı. Ancak Fatin Bey'in en büyük başarısı, birçok zorluğa rağmen kurduğu ve ilk müdürü olduğu Kandilli Gözlemevi'ydi. Bu gözlemevi, bilimin ışığını İstanbul'un semalarına taşıdı ve ülkenin astronomi alanında uluslararası düzeyde tanınmasını sağladı.

F I4 Pva E Xo A A Z S5 C

POLİTİKA VE BİLİM

1933 yılında İstanbul Üniversitesi'nden ayrılan Fatin Bey, hayatının bir sonraki büyük aşamasına geçiş yaptı. 1943'te gözlemevindeki görevinden emekliye ayrıldıktan sonra, siyasete atılma kararı aldı ve TBMM'de Konya milletvekili olarak görev yaptı. 1950 yılına kadar süren bu siyasi kariyerinde, bilimin ışığına olan inancını hiç kaybetmedi ve ülkenin geleceği için çalışmaya devam etti.

VEDA VE SONSUZLUK

Fatin Bey, uzun ve dolu dolu geçen hayat yolculuğunun sonuna geldiğinde, İstanbul'da 7 Aralık 1955 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Arkasında bıraktığı miras, bilimin ve aydınlanmanın simgesi oldu. Kandilli Küçüksu Mezarlığı'na defnedilen Fatin Gökmen, gökyüzünün derinliklerinde keşfettiği yıldızlarla sonsuzluğa karıştı. Onun yaşamı, bilime ve insanlığa adanmış bir hayatın öyküsü olarak tarihin sayfalarında yer aldı.

Muhabir: ERENDİZ ÖZKURT/ÖZEL HABER