Tarumar edilmiş bir ülkenin küllerinden yeniden doğan bir Anka kuşudur Türkiye Cumhuriyeti. Dünya üzerinde nadir görülen, parmakla gösterilen mücadelelerdendir Kurtuluş Savaşı ve mücadelesi. 23 Nisan 1920, Anka kuşunun doğuşudur sanki. Silkelenir, atar üstünden küllerini ve kanatlarını açmaya çalışır güçlükle, havalanmak ister olanca güzelliğiyle gökyüzüne, özgürce. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün, millet iradesinin vücut bulacağı yerdir; TBMM.
*****
Tarih, içinde bulunulan koşullarla değerlendirilmelidir. Tek parti dönemi; kuruluş için çağdaş bir ülke haline gelebilmek için reformlar için ülkenin ayağa kalkışı için demokrasinin tesisi için yaşanan bir dönemdir ve çetindir. O günün koşullarında aslına bakarsanız bu bir gerekliliktir belki. Kaldı ki o dönemde de başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere çok partili hayata geçiş ve demokrasi için yeni partilerin kuruluşu teşvik edilmiş, denenmiş ve bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Henüz demokrasiyi, kendi kendini yönetmeyi, insan haklarını özümseyememiş bir toplumdan çıkan yeni partilerin bu süreçte reformlara, çağdaşlaşmaya sekte vuracağı, geçmişte yaşanan kısır döngünün içine hapsolunacağı tabiidir. Bu dönem eleştirilebilir, hataları vardır/yoktur. O ayrı bir tartışma konusu. Bu tartışmaları yaparken o dönemin koşullarını da unutmamak gerekir.
****
Evet, 1923-1950 arası tek parti dönemi bir zorunluluktandır, Anka kuşunun ayağına bağlı ipleri koparmak gerekmektedir. 1950 seçimi ile tek parti dönemi biter. Tek parti döneminin CHP’si iktidarı Demokrat Parti’ye devreder. Peki demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik vs. ile bir arada yaşama kültürü topluma yerleşmiş miydi? Hanedanlıkla yönetilip tebaa ilişkisi içinden çıkan halkımız birer vatandaş/birey olabilmiş miydi? Kendi hak ve sorumluluklarına haiz miydi?
*****
Bu sebeple 1940’larda açılan köy enstitüleri bilinçlenme için önemliydi. Çok sürmemiş, 1945’te karşı söylemler başlamış zaten; “komünist yetiştiriliyor, dinsiz yetiştiriliyor”... 12 Mart 1947’de Soğuk Savaş. ABD’nin komünizmle mücadelesi. Çünkü komünizm, kapitalizmin tehdidi. Truman doktrini, ardından ilan edilen Marshall yardımı ve sizin bu yardımı alabilmeniz için öne sürülen koşullar var masanızda. Planlamaymış, köy endüstrileriymiş istenmiyor sizden. Önce maiyeti değiştiriliyor enstitülerin, 1954’te de kapatılıyor.
*****
Köylerde okullar toplumun yaşam merkezi olmaktan çıkarsa -ki enstitülerdeki amaç buydu- yerini camilerin alması doğaldır. ABD’nin, kendine yeni bir tüketim toplumu/pazar yaratması, komünizme karşı İslam’ı kullanması işte tam da bu dönemde başlıyor.
*****
Eleştirilen tek parti döneminin özeti budur. Tek parti zihniyeti denerek atıfta bulunulan dönem, kuruluş dönemi, demokrasiye geçiş dönemi, Anka’nın doğuş dönemidir. 1950’de bu dönem bitmiştir. Sonrası malum. Demokrasiyi araç olarak kullanmaya çalışanlarla demokrasiyi ayakta tutmaya çalışanların mücadelesi. Askeri darbeler, teşvik edilmesi gereken “düşünme, sorgulama” yerine, biat kültürünün ve tüketim toplumunun teşviki, tüm ayarlarla oynanması ve bugün...
*****
Bakıyorum şimdi meclise; AKP 285, MHP 48 milletvekili kaydı var. Meclis toplam sayımız 577. Artık Cumhurbaşkanımız bile partili. Neden? Çünkü çoğunluk “Evet” dedi.
16 Nisan 2017 referandumuna “evet” diyenler nelere evet dedi?
Kim ne kadarını okudu, neyi oyladı, düşündü? “Evet” ya da “hayır” pusulasını basarken bilinçli miydi? yüzde 48,59 Hayır, yüzde 1,73 Geçersiz ve boş oy, yüzde 51,41 Evet...
Bugün iktidarın yine bir söylemini yazılı basında okurken muhalefet/CHP eleştirisinde yine çoklukla kullandığı aynı cümleyi gördüm; “Tek parti zihniyeti.”
Peki tek parti zihniyeti derken nedir, hangi zamandır kastedilen?
Demokrasi? Biz kendi ellerimizle yeniden neden bağladık ki Anka kuşunun ayaklarını? Evet, soru şu; uçmaktan mı korkuyoruz? Değişen her şey, dünyadaki değişim neden ürkütüyor bizi? Gözlerimiz hep arkada kalan küllerde mi?
Bana kalırsa Anka kuşu küllerini bırakır ardında, yoksa kanat açıp uçamaz, yaşayamaz. Çünkü bilir ki o küller, Anka’nın biten yaşamının külleri... Oysaki vakit yeniden yaşam ve yaşamak vakti...
Farklılıklarımızla bir arada, hep birlikte adalet, eşitlik, hak ve hukukla, özgürce, refah içinde yaşayacağımız aydınlık günler dilerim. Sevgi ve saygılarımla...