Yakın zamanlarda Antalya’daki yeme içme mekânlarına hiç dikkat ettiniz mi? Restoranlarda, Publarda yabancılar rahatlıkla yer içerken; Türkler genellikle çay içilen bölümlerde bulunuyor. Dışarıda çay içmeye parası olmayanlar ise ya ağaç gölgelerinde ya da sahil kenarında termoslarındaki çayı içerek zaman geçiriyorlar. Dışarıda hesabı düşünmeden yemek yiyen Türkler azınlıkta artık, o yüzden son zamanlarda dışarıda yemek yiyen Türkleri görmek zorlaştı.
*****
Kıyafet ve ayakkabı mağazalarına son zamanlarda girip bir şeyler satın alabildiniz mi? Büyük ihtimalle çoğu insan gibi mağazalara girip bir şey alamadan çıktınız. Bu sırada dikkatinizi çeken nokta, rahatlıkla alışveriş yapan yabancıların varlığı olmuştur. Onlar kolaylıkla alışveriş yaparken, bizler taksit ya da indirim arayışında evde tozlanan dikiş kutularından iğne ve iplik çıkararak yırtıkları dikmeye çalışıyoruz.
*****
Tatil planı yapabildiniz mi ya da en son ne zaman tatil yaptınız? Belki fark etmişsinizdir, ülkemizde Türklerin tatil yapması zorlaşıyor, ancak yabancılar tatilin ve ülkemizin tadını çıkarıyor. Geçen gün yurtdışında yaşayan ve ülkemize tatile gelen iki Türk kadının röportajını izledim. Birisi ülkemizde tatil yapabilmenin ne kadar uygun olduğundan bahsederken, diğeri ise “Burada yaşayanlar için fiyatlar çok pahalı, onlara acıyorum” ifadelerini kullandı.
*****
Gerçekten acınacak haldeyiz. Ne taksiye binebiliyoruz ne arabanın deposunu fulleyebiliyoruz ne istediğimiz bir mekâna girip rahatça yiyip içebiliyoruz ne istediğimiz gibi giyinebiliyoruz ne tatil yapabiliyoruz ne de gönlümüze göre yaşayabiliyoruz.
*****
Yaşamak zor, su içmek bile zor, su bile çok pahalı, mücadelesiz geçen tek bir gün bile yok. İş bulmak da çok zor. İşte var olmak da çok zor. Eskiden birilerinin aracılığıyla bir yere girdiğini söylemek, torpilli olduğunu söylemek utanıp söylenmeyecek bir şeydi, son yıllarda ise övünç sebebi olmuş durumda. Utanç sebeplerinin bile övünç sebeplerine dönüştüğü günümüzde herkes hava atma veya güçle korkutup üstünlük kurma yarışında, çürümenin vardığı boyutu anlatacak söz bulmak gerçekten zor.
*****
Liyakat bulmacalarda çıkan, kendisi var ama fiili yok bir kelime. Emek veren ve emek vermeyeni aynı şekilde ve benzer kanaatle değerlendirmek, emek verenin hakkını yemektir. Çabalayıp, ter döküp, kafa patlatıp, dirsek çürütenin hakkını vermek yetmez; çabalamayana da rahatlığının karşılığının verilmesi lazım, o zaman ne anlamı kalır dökülen terin?
*****
Ülkede sevmek de zor. İnsanların yönelimlerine göre dışlanmadığı, yanlış olanın sevgi değil homofobi olduğunun kavrandığı, LGBTQI+ olmanın suç ve hastalık değil de aksine homofobinin hastalık ve suç olduğunun bilincine varıldığı (nefret suçu), her rengin sevildiği ve her rengin ruhunun özgürce var olduğu, insanların yönelimleri nedeniyle yaşadıkları ayrımcılık, istismar, zorbalık ve şiddetin son bulduğu, insanların yönelimleri yüzünden ötekileştirilmedikleri renkli ve huzurlu yarınlara...