ANTALYA Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'in haberine göre, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmamasının kadınlara yönelik ayrımcılığı derinleştirdiğine dikkat çeken kurul, Antalya Adliyesi önünde düzenlediği önünde basın açıklaması Cumhuriyet devrimleriyle kazanılan haklardan vazgeçmeyeceklerini belirtti.
KADINLAR EVLERE MAHKÛM EDİLMEK İSTENİYOR
Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu tarafından kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önündeki engellere dikkat çekilen Antalya Adliyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış ve 'Aile Yılı' adıyla gündeme gelen düzenlemelerin kadın haklarına yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtildi. Kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın arttığına işaret eden kurul üyeleri, laik ve demokratik bir hukuk devleti anlayışıyla hak mücadelesini sürdüreceklerini ifade etti. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Avukat Gamze Eroğlu tarafından okunan basın açıklamasında, “Cumhuriyet Devrimleri ve Kadının İnsan Hakları Kazanımlarından vazgeçmeyeceğiz. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu tarafından Kadınlara yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığa, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, 'Aile Yılı' adı altında kadınların kazanılmış haklarının ihlali girişimlerine karşı basın açıklaması gerçekleştirildi. Kadınlara yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığa, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, 'Aile Yılı' adı altında kadınların kazanılmış haklarının ihlali girişimlerine karşı seslerini yükseltmek ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dayanışması için Antalya Adliyesi önünde Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kurulumuz tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Cumhuriyet devrimleri ve kadının insan hakları kazanımlarından vazgeçmeyeceğiz. Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınların; hak, özgürlük, eşitlik ve emek mücadelelerinin tarihinde önemli bir yere sahip olan eşit işe eşit ücret verilmesi için grev yaptıkları fabrikaya kilitlenen 129 kadın işçinin yanarak öldüğü günün yıldönümü. Üzerinden 150 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen bugün bırakınız eşit işe eşit ücret verilmesini; artık bir cins kırımına dönüşen ve kadınlara sadece kadın oldukları için yöneltilen şiddetten bahsetmediğimiz bir gün dahi yok. Cinsiyetçi toplum yapısının ve ısrarlı cezasızlık politikalarının sonucu olarak 2024 yılı; kadınlara karşı ayrımcılık ve eşitsizliğin derinleştiği, kadın haklarını her alanda geriletecek akıl almaz önerilerin yapıldığı, hatta bunların günlük yaşama geçirildiği ve kadın cinayetlerinin sıradanlaştığı bir yıl olarak geçti. 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümüyle, veri tutulmaya başlandığından bu yana en yüksek kayıplar 2024 yılında yaşandı. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmaması; toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olan, kadının özgür birey olduğunu kabul etmeyen zihniyete cesaret vermiş, kadına yönelik ayrımcılığın artmasına zemin hazırlamıştır. İstanbul Sözleşmesinden imzanın çekilmesi üstüne gelen 'Aile Yılı' ilanı ile biz kadınlar, içinde şiddet olan evlere mahkûm edilmek tehlikesiyle başbaşa kalacağımızın farkındayız” dedi.
HUKUKA AYKIRI DÜZENLEMELERE KARŞIYIZ
Avukat Eroğlu sözlerine, “Türk Medeni Kanunu hükümlerinin kadınların zararına tartışmaya açılmasına da, hukuka aykırı düzenlemelerle kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına da asla izin vermeyeceğiz. Bu sebeple altını çizerek söylüyoruz; kadına yönelik şiddetin varlığının bu denli yoğun olduğu ülkemizde, aile mahkemelerinin görevli olduğu davalarda arabuluculuk, kadına yönelik suçlarda ise uzlaştırma alternatif çözüm yöntemlerinin kabulü mümkün değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çıktığımız bu yolda hak savunucularını ve sivil toplum örgütlerini şeyden önce bu hukuki ihlalin öznesi olan LGBTI+ların yaşam alanlarını hedef alan Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun başta olmak üzere bir dizi yasada değişiklik yapılmasına dair yasa teklifini kabul etmiyoruz. Ayrımcı politikaların toplum huzur ve barışını yok etmeye yönelik olduğu da açıktır. Derhal hukuki akıldan, sosyolojik analizden ve bilimden yoksun bu yasa tasarısını geri çekilmesini talep ediyoruz. Kadınlar ve LGBTİ+ların onurlu, özgür ve güvenli yaşam hakkını koruyacak; eğitimden istihdama, yönetim kademelerinden siyasi temsile kadar her alanda eşit bir şekilde var olmasını sağlayacak politikaların üretilmesi, insan haklarına dayalı, demokratik ve laik, sosyal hukuk devletinin gereğidir. Devletin her kademesindeki yetkilileri kadın-erkek eşitsizliğini besleyen ve toplumu dönüştürmeye yönelik girişimleri durdurmaya, medeni hakların kullanımında kadının karşısına çıkan engelleri ortadan kaldırmaya, Anayasa’da yazılı olan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine ve uluslararası sözleşmelere uyumlu politikalar üretmeye davet ediyoruz. Cumhuriyet devrimleri ve kararlı mücadelemizle elde ettiğimiz kadın hak ve kazanımlarını geriye götürmeye yönelik her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı; kadına karşı ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının eşit ve özgür bir birey olarak var olduğu bir Türkiye ve dünya için mücadelemizi ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi, haklarımızın teminatı olan laik Cumhuriyetimize ve Atatürk devrimlerine bağlılığımızı bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz” ifadelerine yer verildi.