Cuma günü Antalyalı, daha doğrusu Limyralı özgürlük savaşçısı Perikle’yi yazmıştık. Anadolu’nun baştan sona Pers işgali altında olduğu, kentlere, bölgelere, eyaletlere işbirlikçi beylerin, ağaların ‘satrap’, yani vali diye atandığı bir çağda direnişin, kurtuluşun ateşini yakan Perikle’yi… Perikle her ne kadar yenilip katledilse de, yaktığı o özgürlük ateşi Anadolu’da sürekli uç verdi, yeniden tutuştu. Yurdumuzda emperyalist işgali püskürtüp Türkiye Cumhuriyeti’nin kapısını açan Kurtuluş Savaşı da o ateşin günümüze gelen en taze hali. Kendi ülkesini, yaşamını, varlığını savunan özgürlük savaşçıları onurla anılıyor. Onlara kucak açan bu topraklar işgalcilerin de mezarı oldu. Bunlardan en ünlüsü Roma imparatoru Traian… Part seferinden Roma’ya dönerken Selinus’ta, yani şimdiki Gazipaşa’da durumu ağırlaşan Trajan, 8 Ağustos 117’de burada öldü.  Bedeni Selinus’ta yakılan Traian’ın külleri Roma’ya gönderildi. Bu piyangoyu kaçırmak istemeyen Selinuslular da, başkent Roma’nın takdirini kazanıp biraz imtiyaz kopartmak için imparatorun anısına ‘kenotaf’ denilen boş bir mezar yaptırdılar.

Krizi fırsata çeviren kentler

İçinde defin olmayan bu kenotaflardan bir diğeri de Finike’deki Limyra antik kentinde bulunuyor. Prof. Dr. İsa Kızgut da, kazı başkanlığını yaptığı Rhodiapolis’te, iki köle kadın tarafından, kendilerine özgürlüklerini veren efendileri anısına yaptırılan üçüncü bir kenotafı bizlere göstermişti. Roma’nın veliahtlarından Gaius Caesar anısına yaptırılmış olan Limyra’daki kenotaf, yağmacılar, defineciler tarafından dinamitlerle tahrip edilmiş durumda. Fakat yine de geçmişte taşıdığı görkem anlaşılıyor. Roma İmparatoru Augustus’un 24 yaşındaki torunu ve veliahdı Gaius Caesar, Likya şehri Limyra’ya geldiğinde son derece bitkindi. 5 ay önce Ermenistan’da aldığı ve başta pek ciddi görünmeyen yara onu ölümün eşiğine getirmişti. Zihinsel dengesi tamamen bozulmuş, vahşi bir umutsuzluk ve korku nöbeti içinde kıvranıyordu. Augustus, onu İtalya’ya dönmeye ikna etmek için elinden geleni yaptı. Boşunaydı. Genç Gaius, MS 21 Şubat 4’te Limyra’da öldü. Cenazesi yakıldı ve külleri Roma’ya götürüldü. Veliahdın kentlerinde ölümünü fırsat bilen Limyra soyluları da, Roma’ya yaranmak için simgesel bir mezar (kenotaf) dikti. İçinde cenaze bulunmaya bu anı mezarın karşılığında da Augustus onlara güzellik yaptı.

Veliaht kardeşler peş peşe öldü

Dedeleri Augustus tarafından evlatlık edinilen Gaius ve kardeşi Lucius imparatorluğun mirasçısı haline gelmişlerdi. MÖ 6 yılında Romalı plebsler henüz 14 yaşında olan ve henüz toga virilis bile giymemiş Gaius’un konsül yapılmasından rahatsız oldu. Bunun üzerine, senato binasında oturma ve senatörlerle ziyafetlerde bulunma hakkı verildi, ancak konsül haklarını yirmi yaşında kullanması konusunda uzlaşıldı. MÖ 1’de Gaius’a doğu eyaletlerinin komutası verildi. Kardeşi Lucius henüz 19 yaşındayken, MS 2’de öldü. Yaklaşık 18 ay sonra da Gaius, Limyra’da öldü. Gaius ve Lucius’un ölümlerinin ardından Augustus, üvey oğlu Tiberius’u ve hayatta kalan tek torunu Agrippa Postumus’u evlat edindi. Augustus’tan sonra tahta Tiberius çıktı.

Gaius Caesar anısına boş mezar

Gerçek boyutlu figürlerin yer aldığı anı mezar (kenotaf) mermer bir frizle süslenmişti. Frizin bazı panoları, Doğu Roma döneminde kireç ocağında yakıldı. Boş olduğuna inanmayan mezar soyguncuları birçok kez anıtı dinamitle patlatmaya çalışmış ve yapıya büyük zarar vermiştir. Günümüze kireçtaşı bloklarından örülmüş düzgün bir kaidenin üstünde duran biçimsiz bir yapı çekirdeği kalmıştır. Kazılar sonucunda bu geç Augustus dönemi yapısının dört tarafının etkileyici kabartmalarla süslendiği ortaya çıktı. İnsan boyutundaki bu kabartmalar Gaius Caesar’ın hayatından önemli sahneler içeriyor. Kabartma ve bezemelerin kalitesi Roma’daki Ara Pacis sunağının frizleriyle yarışacak cinsten. Gaius Caesar anı mezarından kalan frizler Antalya Müzesi’nde sergileniyor.