Her insan biricik. Dolayısıyla her aile de biricik. Peki, bu biricikliğin ve kendine özgülüğün içinde bir araya gelen toplum nasıl farklılıklara saygılı ve hoşgörülü olmaz?
Bize her şey önce ailede, sonra yaşadığımız toplumda öğretildi. Yani zihnimizdeki bütün engeller, sınırlar, yargılar, korkular bize öğretildi. Düşüncelerimizin ne kadarı bizim? Hayallerimiz, planlarımız, rüyalarımız bizim mi? Biz kendimizle hiç gerçekten karşılaştık mı, hiç kendimiz olabildik mi?
Kendisi olamayan, kendini gerçekleştiremeyen, istediği gibi davranamayan kişiler; kendini bilen ve kendi olma yolunda ilerleyen kişileri görünce olumlu düşüncelere sahip olamazken kendini bilen kişiler başkalarının başarılarıyla da mutluluklarıyla da mutlu olabiliyorlar. Bu pozitif psikolojiye sahip bireyler olmanın altında yatan en büyük nedense içinde yetiştiğimiz aileden kaynaklanıyor. Burada bahsettiğimiz bir döngüsel nedensellik. Birey sağlıklı bir ailede yetişiyor, sağlıklı bir birey oluyor, sağlıklı bir aile kuruyor, sağlıklı bir vatandaş, çalışan, arkadaş, eş, baba, anne oluyor. Yani her bireyin birbirini etkilediği döngüsel bir süreç var. 
Kendini bilen ve kendi özgürlüğünün farkında olan bireyler, farklılıklara saygılı ve hoşgörülü bir toplumun temellerini atmada önemli bir rol oynuyorlar. Birçok insan toplumun, ailenin, çevresinin kısacası başkalarının normlarına ve önyargılarına göre şekillendirildiğinin farkında olmadığından, bu durum insanların farklılıkları kabul etmekte ve hoşgörü göstermekte zorlanmasına neden oluyor. Bu negatif döngüyü kırmak ve daha hoşgörülü bir toplum yaratmak mümkün. Bireyler kendi özgürlüklerini sahiplendiğinde, kim olduklarını keşfettiklerinde, kendi farklılıklarını anladığında, özsaygı ve özgüvenlerini geliştirdiklerinde, eğitim ve iletişim yoluyla da farklılıkların zenginlik olduğu fikri topluma daha fazla yerleştirildiğinde daha saygılı ve hoşgörülü bir toplum kendiliğinden zaten oluşur.
Bu döngüsel nedensellik, ailelerin ve toplumun geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri. Sağlıklı ailelerde yetişen bireyler, bu sağlıklı temel üzerine kendi hayatlarını inşa ederlerken; kendilerini tanıyan ve özgürlüğün tadını çıkaran bireyler, çevrelerindeki insanlara olumlu bir örnek teşkil eder. Bu da toplumu daha hoşgörülü ve saygılı hale getirir. Ailelerin ve bireylerin bu döngüyü olumlu bir şekilde beslemesi, daha iyi bir toplumun temellerini atmamıza yardımcı olacaktır. Bireylerin kendilerini anlamaları, kendi özgürlüklerini korumaları ve farklılıklara saygı göstermeyi öğrenmeleri, daha hoşgörülü bir toplumun inşasında kritik bir rol oynar.