Tarihi İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri olan Süleymaniye, Gümüşhane’nin güneybatı yamacında, gümüş rengi dağların eteğinde sessizce uzanıyor. Şehrin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen bu antik kent, yalnızca bir tarih hazinesi değil, aynı zamanda hoşgörü ve birlikte yaşamın sembolü. Türkler, Ermeniler ve Rumlar, yüzyıllar boyunca bu topraklarda barış içinde bir arada yaşamış, kültürlerini ve geleneklerini paylaşmış. Kanuni Sultan Süleyman döneminden yadigar kalan bu yerleşim, Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini bugüne kadar taşımış bir doğal ve kentsel sit alanı. 
Ca94A9Cb Dfab 401A 922A 48744D4A76A0


Süleymaniye’nin tarihi, yalnızca Osmanlı ile sınırlı değil. Asurlardan Urartulara, Perslerden Pontus Krallığı’na kadar birçok medeniyet, bu topraklarda iz bırakmış. Son olarak Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon Pontus Rum Devleti’ne son vermesiyle Türk egemenliğine giren Süleymaniye, Osmanlı döneminde ‘Canca’ adıyla anılmış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ise ‘Gümüşhane’ adını almış. Günümüzde ise Süleymaniye Mahallesi olarak bilinse de halk arasında ‘Eski Gümüşhane’ adıyla anılmaya devam ediyor. Bu tarihi yerleşim, yalnızca geçmişin değil, aynı zamanda zengin bir kültürel mirasın da taşıyıcısı. 1915’te Ermeni Tehciri ve 1924 Lozan Antlaşması’yla gerçekleşen nüfus mübadelesi, bu topraklardaki etnik yapıyı ve kültürel dokuyu derinden etkiledi fakat Süleymaniye, tüm bu değişimlere rağmen geçmişin izlerini korumayı başardı.
20161201111549640 Suleymaniye Mahallesi


Şehir merkezine sadece 4 kilometre uzaklıkta yer alan Süleymaniye, taş sokakları, zamana meydan okuyan yapıları ve her köşesinde barındırdığı tarihsel anıtlarla ziyaretçilerini büyülüyor. Günümüzde, geçmişin tanığı olan bu antik kent, yalnızca bir yerleşim değil, aynı zamanda tarih ve kültürün yaşamaya devam ettiği bir açık hava müzesi niteliğinde. Süleymaniye’yi gezenler, taşların arasına sıkışmış hikayeleri ve yılların aşındıramadığı hoşgörü ruhunu hissediyor.
 

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK