17 Ağustos Depremi’nin yıldönümünde Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Şube Başkanı Mustafa Karancı, çok sayıda can kaybına ve milyarlarca dolarlık ekonomik zarara neden olan depremlere karşı önlem için yasal zeminde köklü değişikliklerin yapılması ve toplumda farkındalığın artırılması gerektiğini ifade etti. Başkan Karancı özellikle yeni bir bakanlık kurulmasının deprem konusundaki eksikliklerin giderilmesinde başlangıç adımı olabileceğini vurguladı.

HALA TEDBİRSİZİZ
Başkan Karancı, “17 Ağustos 1999 Depremi, 12 yıl sonra Van’da, 24 yıl sonra Kahramanmaraş’ta kendini en şiddetli şekilde hatırlatmıştır. Bu büyük felaketten günümüze 26 yıl geçmiş olmasına rağmen, ülkemizde depremlere karşı hâlâ tedbirsiz olmamız üzerinde düşünülmesi ve çalışılması gereken bir mesele olarak öne çıkmaktadır. Sadece depremler değil, çok sayıda heyelan, taşkın gibi doğa kaynaklı afetler ve yangınlar sebebiyle her yıl yüzlerce can kaybı ve milyarlarca liralık ekonomik kayıpla karşı karşıya kalmaktayız. Sadece depremler değil; heyelan, kaya düşmesi gibi kütle hareketleri, sel ve taşkınlar, volkanik aktiviteler, zeminlerde çökmelerden kaynaklı obruklar, tıbbi jeolojik riskler gibi jeolojik ve hidrojeolojik kökenli afetlerin; fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık ve kar yağışı gibi olaylara bağlı olarak gelişen meteorolojik kökenli afetlerin ve özellikle son zamanlarda sıkça karşılaştığımız yangın olaylarının etkisi altında yaşamaya devam ediyoruz” dedi.

YASALAR VE MEVZUATLAR YAPILMALI
“Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızdaki kırılganlık katlanarak artmış, getirilen çözümler ise afet risklerini azaltmak yerine ‘yara sarma’ amacından öteye gidememiştir” ifadeleriyle ilerleme kaydedilmediğini vurgulayan Başkan Karancı, “Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa kaynaklı afet risklerine karşı etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız” dedi.

YENİ BAKANLIK TALEBİ
Afet ve acil durumlara ilişkin risklerin önceden belirlenebilmesi, gerekli tedbirlerin zamanında ve bütüncül bir anlayışla ele alınabilmesi ve etkili şekilde yönetilebilmesi için acilen “Afet ve Acil Durum Bakanlığı” kurulması gerektiğini belirten Karancı, bir daire başkanlığı üzerine yıkılan yükün bakanlık düzeyine yükseltilmesi gerektiğini vurguladı. İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) raporlarının, daha önce çok sayıda örnekte olduğu gibi eyleme dönüşemeden “tozlu raflarda” kalma olasılığının büyük olduğunu ifade eden Karancı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ya da kurulmasını önemsedikleri Afet ve Acil Durum Bakanlığı tarafından, belediyelerin kurumsal yapısı içinde Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlıkları’nın kurulmasının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini söyledi.

RUHSAT MEVZUATI KÖKTEN DEĞİŞMELİ
“Ülkemizde faylar üzerinde yaşayan kentler ve bu kentlerde yaşayan milyonlar bulunmaktadır” diyen Başkan Karancı, “Çok sayıda baraj, gölet, atık barajı ve kritik sanayi tesislerimiz doğrudan fay zonları veya hatlarının üzerine ya da çok yakınına inşa edilmiş durumdadır. Halkın can ve mal güvenliği hiçe sayılarak fay zonlarının sakınım bandı içine onlarca bina ve bina türü yapıya her gün yapı ruhsatı verilmesi uygulamasına derhal son verilmeli; bu konuyu düzenleyen yasalar acilen çıkarılmalıdır. Sonuç olarak, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin üzerinden geçen 26 yıla rağmen doğa kaynaklı afetler karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapımızı güçlendiren, olası afetler karşısında kırılganlıklarımızı azaltan zarar azaltma politikalarında ısrarcı olmalıyız” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Muhabir: Ayşe Okan Sarıca