Kaybolmak aslında biraz da kendini bulmak için bir gerekliliktir. Bu kavramın soyut ya da somut olması fark etmeksizin kaybolmak; kendini bulmaktır.
Milo, yılın son gününde belki eski benliğini geride bırakmak adına belki de sadece içindeki meraka karşı gelemediği için ortadan kaybolmayı tercih etmişti.
Günlük yürüyüşümüz sırasında tasmasından kurtularak arkasına bile bakmadan koşan Milo’nun ardından, biz de çaresiz bir arayış içine girdik. Arayan bulur elbette ama bulunmak istemeyeni aramak; insanın sadece kendi içini rahatlamak adına gerçekleştirdiği bir eylemin dışına çıkamaz.
Bütün gün, ikişerli gruplar olarak sekiz kişi, Milo’yu aramaya koyulduk. Bakmadığımız ormanlık alan, sormadığımız insan kalmadı. Çaresizliği hiç bu kadar derinden hissetmediğimi düşündüğüm o anlarda, Milo’yu aramaya devam etmekten başka çarem olmadığına kendimi inandırdım. Fakat içten içe Milo’nun bulunmak istemediğini biliyordum.
Milo’yu aramaktan hiç vazgeçmeyerek gidip gidebileceği her yerde ona dair bir iz bulmayı umut ediyordum. Bütün bir gün, en çaresiz duygularımla beraber sonsuz bir arayış içinde geçmişti. Umudumu kaybetmek üzereydim…
Her yere kayıp ilanı vermiş, her köşede Milo diye seslenerek oğluma kavuşmanın hayali ile yanıp tutuşuyordum. Hiçbir ilana geri dönüş olmadı, hiçbir seslenişim yanıt bulmadı… Sonra birden Milo’yu gördüm.
Afacanlığı yüzünden okunan Milo’m, kulaklarını geriye yatırarak eve doğru koşuyordu. Bizden ayrı geçirdiği süre boyunca neler yaşadığı hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat geri dönmenin onun tercihi olduğunu biliyordum. “İsteseydi gelmezdi” dedim içimden ama Milo, dönmeyi tercih etmişti.
Ona kavuşmanın mutluluğu ile Milo’ya kocaman sarıldım. Bu sarılış karşısında biraz şaşıran Milo, o an gördüğü şefkat ile rahatlamıştı. Ona kızabilir, bağırabilir, yaşadığım korkunun ve kaybetme hissinin çaresizliğini ona yansıtabilirdim ama bunların hiçbirini yapmadım. Bunlar yerine onun tekrar bizimle olmayı tercih etmesine teşekkür ettim.
Eve geldiğimizde ne karnı açtı ne de ödül mamasına hevesi vardı. O gün boyunca neler yaşadığını hala merak etmekle beraber yaşadıklarının Milo’yu değiştirdiğini gözlerinden okuyabiliyordum.
Bu olaydan sonra Milo sessiz sakin bir şekilde hayatına devam etti diyemem ama bu kayboluşun Milo için bir farkındalık yarattığına eminim.
Sahiplenme maceramızın ilk başında, Milo’nun hayatımızda yer alması bizim tercihimizken; yaşanan bu olayın ardından bizimle bir hayat geçirmek, Milo’nun bir tercihi oldu.
Bu kaçış, bir kayboluş, sonunda birbirimizi bulma hikayemize dönüştü.
O günden sonra kaybolan hiçbir şey beni üzmedi. Çünkü artık biliyordum; kaybolmak gerçeğini bulmaktı.