Dürüsttü, zarifti, ahlaklıydı, gazeteciydi, yazardı, şairdi.
İşçi, çiftçi, köylü ve yoksul dostuydu.
Yabancı dil bilir, konuşurdu. Bakandı, Başbakandı.
Bir Cumhuriyet değeriydi.
Bugün;
5 Kasım 2024, 19’uncu ölüm yıldönümü.
Bülent Ecevit’i anıyoruz.
1980 darbesi ile siyasi yasaklı oldu.
O’nun Ege bölgesindeki seçim gezilerine katıldım.
İzledim, notlar tuttum.
Benim de söyleyecek bir iki sözüm olmalıydı.
Titizdi, nazikti. Sözcükleri imbikten geçirir gibi seçerdi.
Kâğıttan okumazdı söyleyeceklerini.
Hamaset nutukları çekmezdi.
Kibir, ego hiç görmedim.
Meydanlar ona coşkulu alkışlarla eşlik ederdi.
Ülkenin itibarını yere düşürmedi.
Neyse oydu, sade, düzgün bir insan.
Hamaset nutukları çekmezdi.
Sözde değil, ‘yeter bu zulüm!’ diyerek bir gece!’ Kıbrıs’a çıktı.
Kıbrıs’ı Türkleştirdi.
Karaoğlan’dı, sonra Kıbrıs Fatihi oldu.
Karaoğlan adını dağlara taşlara yazdılar.
Kıbrıs Fatihi kalplere yazıldı.
Neydi bu CHP’lilerin kaderi.
İsmet İnönü’yü Uşak’ta taşladılar, Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’i yumrukladılar.
O’nun da kafasına hesap makinesi fırlattılar.
Doğruyu söyledikleri için!
O dürüst insan 19 yıl önce bir 5 Kasım günü sessizce bu dünyadan ayrıldı.
Şairdi, şairliğinde vatan, insan ve doğa sevgisini üstün tutardı.
Ölüm yıl dönümünde Ecevit’i yazdığı şiiri ile anıyorum.
El ele büyüttük sevgiyi
Birlikte öğrendik seninle avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi
Elele duyduk kumsalda denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi
Tırtılları tanıdık seninle baharda tırtılken
Daha sevmeyi öğrendik sevgiden üreyen kelebeği
Toprağı evimiz gibi sevdik seninle birlikte
Sevdik kuru toprakta ev küren köstebeği
Köstebeğinden toprağına taşına, tırtılından kelebeğine
Kuşuna el ele sevdik bu dünyayı.
Acısıyla sevinciyle sevdik, yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke.
Gökler gibi sardı dünyayı yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz.
Elele büyütüp el ele derdik el ele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi.