Arjantin’in çalkantılı bir döneminde -genetik olan anarşist ruhu ile- yazılarında ve verdiği röportajlarda çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle faşist lider Peron tarafından oraya buraya sürülen yazar Jorge Luis Borges aynalardan korkan bir adamdır.
Bir röportajında ‘Ayna başkasıdır’ diyen Jorge Luis Borges’in kendi suretini aynada görmekten korktuğu iddia edilmiştir. Aşkları, tutkuları ve devrimci yanı ile Borges 20’ye yakın kitap yazmış, ölümünden bir yıl önce yazdığı ‘Anlar’ şiirinde ise pişmanlıklarını dile getirmiş. Uzunca şiirin en sevdiğim dizeleridir:
“Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.”
***
Tanrı elinde bir çanta ile ölmek üzere olan adama yaklaşır.
Aralarında şu konuşma geçer:
-Haydi, oğlum gitme zamanı.
-Bu kadar mı erken? Oysa bir sürü planım vardı.
-Üzgünüm ama gitme zamanı.
-O çantada ne var?
-Sahip oldukların
-Yani eşyalarım, elbiselerim, param!
-Onlar sana değil, dünyaya aitti.
-Ya anılarım?
-Onlar da zamana aitti
-Peki yeteneklerim?
-Onlar da koşullara aitti.
-Arkadaşlarım ve ailem
-Hayır oğlum. Onlar yürüdüğün yola aitti.
-Karım ve çocuklarım?
-Onlar da kalbine ait.
-Çantada bedenim mi var?
-Hayır, o da toprağa ait.
-O zaman kesinlikle ruhum olmalı!
-Üzücü bir hata yapıyorsun oğlum. Ruhun bana ait.
Adam gözlerinde yaşlar ve korkuyla, Tanrı'nın uzattığı çantayı açar.
Çanta boştur.
-Gördüğün gibi sen hiçbir şeye sahip değilsin.
-Peki, benim olan bir şey yok mu?
-Var oğlum, anlar.
Yaşadığın anlar senindi.
Ve hayat sadece bir andır.
Dünya oluştuğundan bu yana milyarlarca insan öldü.
Hepsi unutuldu. Unutulmayanlar, insanlık adına, barış adına eser bırakanlardı.
O nedenle onca kibir ve ego bu evrende bir toz zerresi kadar ufak olan mavi dünyada neden?