İbradı Belediyesi’ni bu dönem AKP kazandı. Yeni seçilen AKP’li belediye başkanı Hatice Sekmen koltuğuna oturunca, CHP heyeti de ‘hayırlı olsun’ ziyaretine gitti. Eski belediye başkanı Serkan Küçükkuru’nun bıraktığı borçlardan yakındı Hatice Sekmen. İlk döneminde CHP’den seçilen Serkan Küçükkuru, ikinci döneminde CHP’den istifa edip Memleket Partisi, İYİ Parti gibi adresleri dolaşmıştı. Yani eski başkan Küçükkuru ile CHP yolları ayıralı epey zaman oldu. Belki de bunun etkisiyle CHP’lilere belediye bilgilerini açmakta sakınca görmeyen yeni başkan Hatice Sekmen, hemen Hesap İşleri Müdürü’nü arayıp mali tabloyu istemiş. Sonra oturup çay-kahve eşliğinde, rakamları birlikte incelemişler. Borç yükünü CHP’nin önüne koyan yeni başkan Sekmen, “Bu yükü birlikte kaldıracağız. İbradı hepimizin” mesajı vermiş.

‘BENDEN SONRA TUFAN’ SİYASETİ

İller Bankası’ndan İbradı’ya her ay 3.5-4 milyon lira civarında para geliyor. Bu rakam Küçükkuru’nun giderayak aldığı söylenen personelin maaşına bile yetmiyor. Öyle ki, “Küçükkuru’nun kendisi bile seçilseydi, son dakikada işe aldığı bu 50 işçiyi çıkartırdı” diyor İbradılı siyasetçiler. Gerçekten ihtiyaç var mı, yok mu, onu İbradı halkı bilir. Fakat neredeyse bütün belediyelerde bu tarz işe alım şikayetleri yaygın. Seçim yarışına giren ya da aday gösterilmeyen belediye başkanlarının, ‘benden sonra tufan’ kafasıyla belediyeleri fazla personelle doldurduğu iddia ediliyor.

Küçükkuru’nun giderayak yaptığı başka bir icraat da işçi maaşlarına yüzde 30 civarında zam. İbradı Belediyesi’nde en düşük işçi maaşının 33 bin lira olduğu söyleniyor. Güzel para. Küçükkuru’yu tebrik ediyorum. Fakat Yahudi’nin dediği gibi, “Allah büyük, ama tekne küçük”. İbradı’nın bütçesi bunu kaldırmıyor. İşçi hakkı emeğin hakkıdır. Fakat emeğe ihtiyaç yokken yapılan personel alımı, ya oy karşılığı rüşvet ya da siyasi şantaj, intikam girişimi oluyor. Artık hayatımızda böyle olgu da var. AKP’li başkan Hatice Sekmen, belediyedeki mevcut durumu, hesabı, kitabı CHP heyetiyle açıkça paylaşarak, iyi niyet kapısı aralamış. Uzun zamandır örneğini görmediğimiz, hasret kaldığımız hareketler bunlar. İbradı’daki bu havanın sürmesini ve diğer ilçelere, kentlere, ülke ölçeğine yayılmasını diliyoruz.

MESUT KOCAGÖZ'E DAVA TATBİKATI

Tünektepe’deki teleferik kazasından dolayı tutuklanan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, 11 Haziran’da hakim karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Kocagöz’ü damadı Onur Küçük, Süleyman Çalıkuşu ve CHP il yönetim kurulu üyesi Buğra Özçelik birlikte savunacak. Kocagöz’ün tutuklanmasının tam bir hukuksuzluk olduğunu söyleyen Süleyman Çalıkuşu, “Mesut Kocagöz bu davada fail olamaz. Hakkında böyle bir dava açılamaz. Kendisi için ancak ‘görgü tanığı’ denilebilir. Davada bir görgü tanığı olarak yer alabilir” diyor.

ÇOK UZUN BİR GÜN OLACAK

Kocagöz’ün avukatları ilk duruşmada tahliye bekliyor. Süleyman Çalıkuşu’na göre, sadece Kocagöz değil, birkaç kişi daha tahliye olabilir. 11 Haziran’daki ilk duruşma muhtemelen çok uzun sürece. Saat 10.00 civarında başlayacak olan duruşmanın, akşam 19.00 civarına kadar sürmesi bekleniyor. Mahkemenin ilk duruşma için, kanuna uyarak 30 günü aşmayacak şekilde tarih vermesini olumlu bulan Çalıkuşu, “İsteseler 3-5 ay öteye de tarih verebilirlerdi. En azından bu bile iyi bir tablo” düşüncesinde. Pazar günü Kocagöz’ü cezaevinde ziyaret eden Çalıkuşu, 3-4 saat boyunca duruşma hazırlığı yaptıklarını anlattı. Duruşma tatbikatı önümüzdeki günlerde de tekrarlanacakmış. Sosyal medyada sürekli tekrarlanan, maçlarda bile atılmaya başlanan sloganı yineleyelim: Mesut Kocagöz’e tahliye!

MUSTAFA KOÇ'U NE ISIRDI?

Gazeteci Mustafa Koç denize gitmiş, görün başına neler gelmiş: “Antalya’nın plajlarından birinde deniz sezonunu açtım. Sabahları deniz çarşaf gibi oluyor, yüzmenin keyfine doyum olmuyor. Her şey yolunda giderken Cumartesi sabah yüzerken daha çok kollarım ve bileklerimde olmak üzere elektrik çarpmasıyla böcek ısırmasına benzer etkilere maruz kaldım. Sudan çıktığımda kollarımda, bileklerimde, bedenimin farklı yerlerinde kızıl lekeler oluştuğunu gördüm. Çok sayıda sivrisinek oramı buramı ısırmış gibiydi. Kızarıklıkları cildimin hassaslığına yoracaktım; baktım plajdaki herkes kaşınıyor ve kendini bir şeylerin ısırdığını söylüyor, birbirine dert yanıyor... Sivrisinek ısırıklarına benzer bu ısırıkların, deniz suyundaki gözle görünmeyen organizmaların ısırıkları olduğunu sanıyorum. Isırıklara maruz kalan diğer plaj müdavimlerinin tahminleri de bu yönde. Bu konu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, sonrasında belediyelerin sorumluluk alanına giriyor. Sularımıza bir organizma akını/saldırısı olabilir mi? Eğer öyleyse ortada ciddi bir halk sağlığı sorunu var demek. Biz uyarmış olalım”.