İlk iki yazımızda Antalya’nın sanayi dönüşümünden ve enerji geleceğinden bahsetmiştik. Bu hafta ise belki de en kritik konuya, suya bakmak istiyoruz. Çünkü ne kadar güçlü bir ekonomimiz, ne kadar temiz enerjimiz olursa olsun, su olmadan hiçbiri anlam taşımaz.

Antalya denilince akla mavi deniz, yeşil ormanlar ve bol su gelir. Ama gerçek hiç de öyle değil. Şehrimiz her yaz ciddi bir su stresinin eşiğine geliyor. Yüzbinlerce turisti ağırlayan oteller, havuzlar, golf sahaları, binlerce dönüm sera alanı… Hiçbiri susuz bir gün bile kalamaz. Düşünün, tek bir büyük otelin günlük su tüketimi orta büyüklükte bir mahallenin tüketimine eşit.

Son yıllarda barajlarımızın doluluk oranları endişe verici seviyelere düştü. İklim değişikliği yağış rejimini altüst etti. Eskiden düzenli yağan kış yağmurları artık ya hiç yağmıyor ya da sel felaketi getiriyor. Toroslar’dan inen dereler kurumaya başladı. Yeraltı su seviyesi alarm verici şekilde düşüyor. Seralarda çiftçiler kuyularını her yıl biraz daha derinleştirmek zorunda kalıyor.

Bir de deniz kirliliği meselesi var. Antalya’nın en büyük sermayesi tertemiz Akdeniz’i. Turistler bu maviliği görmek için geliyor. Ama atık su arıtma tesisleri yetersiz kalıyor, özellikle yaz aylarında. Bazı körfezlerde denize girmek artık sağlıksız hale geldi. Sahillerde zaman zaman karşılaştığımız kirlilik haberleri turizmimize darbe vuruyor.

Seralardaki sulama yöntemleri de büyük sorun. Hâlâ birçok üretici geleneksel yöntemlerle yani taşırarak sulama yapıyor. Oysa modern damlama sulama sistemleri suyu yüzde 40-50 oranında tasarruf ettiriyor. Ama kuruluş maliyeti yüksek olduğu için küçük üreticiler geçiş yapamıyor. Devlet desteği şart ama henüz yeterli değil.

Peki çözüm yok mu? Var elbette. Oteller gri su sistemlerine geçmeli. Duş ve lavabolarda kullanılan suyu arıtıp bahçe sulamasında, tuvaletlerde kullanabilirler. Bazı öncü oteller bunu zaten yapıyor ve su faturalarını yarı yarıya düşürdüler. Yağmur suyu hasadı da önemli bir çözüm. Antalya’nın kış yağışları az değil, sorun o suyu depolayamamak. Otellerin, okulların, kamu binalarının bahçelerine yağmur suyu toplama sistemleri kurulabilir.

Yeraltı sularının kontrolsüz kullanımı da mutlaka düzenlenmeli. Özellikle kıyı kesimlerinde bilinçsiz kuyu açımı yeraltı suyunun tuzlanmasına yol açıyor. Bir kez tuzlanan su havzası onlarca yıl toparlanamıyor. Akdeniz Üniversitesi’nin su yönetimi araştırmaları bu konuda yol gösterici olabilir ama araştırmalar pratiğe dönüşmeli.

Antalya’nın geleceği su yönetimine bağlı. Turizm gelirlerimiz, tarım üretimimiz, yaşam kalitemiz… Hepsi temiz ve yeterli suya muhtaç. İklim değişikliği gerçek ve etkilerini her geçen yıl daha çok hissediyoruz. Akıllı su yönetimi artık lüks değil, zorunluluk. Belediyeler, otelciler, çiftçiler ve her vatandaş bu bilinçle hareket etmeli. Aksi takdirde mavi şehir Antalya, suyu olmayan bir şehir olma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Su varsa gelecek var.