Neredeyse hemen her gün bir sağlık şiddeti ile yüz yüze geliyoruz.
Saldırganlar nereden aldıkları bilinmez bir güçle saldırıyor.
Doktorlara, hemşirelere, asistanlara saldırıyor, vuruyor, kırıyor.
Trafikte Çakarlı arabalar, zigzaglar, motorlu dehşeti.
Cehalet can yakıyor, can alıyor.
Peki, bu saldırganlar bu cesareti kimden alıyor?
Her zaman aynı söylemleri duyuyoruz; ‘Gereği yapılacak’
Nereye dönersem döneyim, karşımda iflah olmaz, düzelmez bir insan kalabalığı buluyorum. Her şeyi kirleten bir güruh! İnsanlığı kurutan bu saldırganları tek tek ayıklamak zor! Yapılacak şey toplumsal tedavi.
***
Ruh halimiz, Oktay Rifat’ın ‘Ağzımın tadı’ adlı şiirindeki gibi, tatsız, tuzsuz bir yaşam, mahkeme duvarı gibi suratlar, soluk benizler!
‘ağzımın tadı yoksa hasta gibiysem,
boğazımda düğümleniyorsa lokma.
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli.
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
denize bile iştahsız bakıyorsam.
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
bu darağacı suratlı toplum.’
***
Fesleğen dokunulmadıkça kokusunu hissettirmeyen bir bitki türüdür.
Aynı fesleğen gibi, dokunulmadıkça varlığını hissettirmeyen sevgi dolu insanlar vardır. Onlara dokunulduğu zaman ellerini uzatır, size bolca sevgi ve şefkat verirler.
Aslında herkes gibidirler.
Herkes gibi giyinirler, herkes gibi yaşarlar, Herkes gibi çalışırlar, herkes gibi konuşurlar.
Ama onlara dokunulduğunda bir midye gibi açılırlar.
Ve işte o zaman içlerindeki inci ortaya çıkar.
Onlar mutlak Sevgiye, Aşk’a ulaşmış kişilerdir.
Kendilerini ve diğer insanları ruh varlıkları ile bilir, tanırlar.
Böyle bir insanla karşılaştığınızda biliniz ki sırlarınız sonsuza kadar O’nda kalacaktır ve artık yalnız değilsinizdir, ömürlük dostunuzu, yaşam yoldaşınızı bulmuşsunuzdur.
Fesleğen gibi insanlarla yollarınızın kesişmesi onlara dokunmanız ve sonrasını doyasıya yaşamanız dileğiyle.