Meczup Arapça kökenli bir sözcük.

Meczup, Allah aşkıyla kendinden geçmiş, akıl ve mantık ölçülerine sığmayan davranışlar sergileyen kişi.

Ya da Meczup, akli dengesi yerinde olmayan, garip davranışları olan kişi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yapılan saldırı sadece bireysel bir meczubun hareketi olarak geçiştirilemeyecek kadar politik anlamlar taşıyan bir olay olarak görülüyor.

Psikologlara göre, bu tür saldırılar, toplumsal kutuplaşmanın geldiği noktayı gösterir. Siyasette nefret dili ve düşmanlaştırmanın fiziksel şiddete dönüştüğünün işareti!

Failin meczup ilan edilmesi ise sistemin sorumluluktan arındırılması girişimi olarak değerlendiriliyor. Korkulan şu ki, bu tür saldırılar, geçmişte de görüldüğü üzere, daha büyük bir baskı ve sindirme politikasının habercisi olabilir.

İsmet İnönü taşlanmış, Ecevit’e yazar kasa fırlatılmış, Kılıçdaroğlu linç edilmeye kalkışılmış ve son olarak Özgür Özel’e yumruklu saldırı gerçekleşmiş.

Eğer saldırganlar gerçekten meczup ise bu, ülkenin kamusal güvenliğinin ne kadar zayıf olduğunu gösterir. Ama eğer siyasi yönlendirmeyle hareket ettiyse bu, siyasi şiddetin sıradanlaştırılmaya çalışıldığının ve muhalefete gözdağı verilmek istendiğinin göstergesidir.

Olayın nasıl ele alındığı, Türkiye’de demokrasinin geleceği açısından belirleyici olabilir.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı, her ne kadar bireysel ya da meczup işi diye geçiştirilmeye çalışılsa da bu olay, yalnızca bir bireyin ruh haliyle açıklanamayacak kadar politik ve planlı görünüyor.

İktidar çevrelerinden gelen provokasyona gelmeyelim türü açıklamalar da aslında bir tür üstünü örtme çabası olarak okunabilir. Çünkü bu ülkede artık neredeyse her saldırgan ya meczup ilan ediliyor ya da yalnız kurt. Bu söylem, saldırganı bireyselleştirip sistemin sorumluluğunu gözlerden kaçırmanın klasik bir yolu olarak görülüyor.

Oysa mesele çok daha büyük:
Bu bir kişiye yapılan saldırı değildir.

Bu, bir muhalefetin liderine yapılmıştır.

Daha önemlisi, halkın sandıkta verdiği muhalefet görevine, yani temsili demokrasiye yapılmış bir saldırıdır.
Bu kaçıncı uyarıdır.
Bu kaçıncı mesajdır.

Şiddetin siyasi söylemin bir parçası haline gelmeye başlaması, aslında sessiz ama etkili bir darbe girişimidir. Herkesin içine korku salmak, muhalif liderlerin adımlarını kısıtlamak, halkın umutlarını kırmak için yapılan bu tarz girişimler tarihte hep aynı amaca hizmet etti: Sindirme ve susturma.

Bugün bir genel başkana tokat atılır, yarın bir başka siyasetçiye kurşun sıkılır. O yüzden bu olayı küçümsemek, ülkenin geleceğini küçümsemektir. Bu yalnızca bir "güvenlik zafiyeti" ya da "bireysel cinnet" değil; bu, sistematik bir kutuplaştırma politikasının şiddet yoluyla meyve vermesidir.

Mesele bir meczup değil. Mesele, bu meczupları cesaretlendiren siyasi dil, suskunluk ve cezasızlıktır.
Ve ne yazık ki bu saldırı bir son değil, eğer gerekli dersler çıkarılmazsa bir başlangıçtır.