Tanrı Zeus tilkinin aklına ve becerikliliğine hayrandır.

O’nu hayvanların kralı ilan eder. Ama aklı karışıktır!

-Bu hayvanı böyle yükselttik ya; bakalım huyu, suyu değişti mi, tamahından vazgeçti mi? diye merak içindedir.

Tilki kral, tahtırevanına kurulmuş tebaasının önünden geçerken, Tanrı Zeus bir böcek uçuruvermiş. Tilki Kral böceği görünce dayanamamış, halini, yerini, şanını düşünmeden yerinden fırlamış, ille de böceği yakalamak sevdasına düşmüş. Zeus bunu görünce çok kızmış ve tilkinin krallığına son vermiş.

Soysuzu giydir, kuşat, istediğin kadar yükselt; huyunu asla değiştiremezsin.

***

İki arkadaşın yolu bir şehre düşmüş. Bakmışlar, halkın gözü havada, bir şey bekliyorlar:

Ne oluyor, ne bekliyorsunuz?’
‘En yaşlı kargayı uçurduk, kimin kafasına pislerse, kral o olacak!’
Derken karga, iki arkadaştan birinin kafasına pislemiş:
Biri kral olmuş, diğeri de yola devam etmiş!
Aradan yıllar geçmiş, aklına kral olan arkadaşı gelmiş.

O şehre varmış, kimi görse sormuş:
‘Bizim kral nasıl?’

Herkes küfrediyor; ‘Ölse de kurtulsak’ diyor.
Arkadaşı Krala sormuş:
“Yahu ne yapıyorsun, herkes canından bezmiş!”

Kral arkadaşın cevabı;

Karga uçurup kafasına pisleteni kral yapanlara az bile!

***

İngiliz dedektif Sherlock Holmes, yardımcısı ile geceyi çadırda geçiriyormuş, gecenin bir saatinde yardımcısı panikle Sherlock Holmes’a demiş ki:

“Efendim, kalkın! Bakın! Ne görüyorsunuz?”

Sherlock Holmes:

“Yıldızları, mehtabı”

“Başka, efendim?”

“Uzayı”

“Daha başka?”

“Kâinatın ne kadar sonsuz olduğunu”

En sonunda yardımcısı dayanamamış ve demiş ki:

“Efendim, görmüyor musunuz? Çadırımızı çalmışlar!”

İşte bizimki de bu hesap!

Çadırı çaldırmamak için uyanık duracaksın!

Demem o ki;

Sadakat değil, liyakat önemli.

Bir de gerçeğe kör olmamak.