Omzumu dayadım yazıta, gülümsedim. Bir fotoğraf makinesinin kadrajına sığdı o an. Sabitlendi, yarına kaldı. Omzumu dayadığım yazıt da 1700 yıl önceden bugüne kalan bir tarih parçası. Kimler kayalardan söküp getirdi bu taşı buraya, üstündeki yazıtı kimler kazıdı, kaç gün sürdü yapılması, kimler izledi ilk ayağa kaldırılışını, ilk kimler baktı? Hiçbirini bilmiyoruz, kimse kalmadı o anları gören, o tarih dilimine tanık olan. Zihnimizin hiçbir yerinde bir tane bile görüntü yok, hatıra yok, gözümüzde canlandırabileceğimiz en ufak kırıntı yok o anlardan. Fakat yazıt duruyor işte orada. Pergeliler konuşuyor bizimle. Perge sakinleri için tabiri caizse bir “onur abidesi” olan bu yazıt, Macellum denilen alanın kuzeyindeki cadde üzerinde yer alıyor. Kazı ekibi tarafından bu caddeye Tacitus Caddesi adı verildi. Çünkü yazıtlardaki şiirler İmparator Tacitus dönemini anlatıyor. İlk kez İmparator Vespasianus döneminde neokoros unvanı alan kentin Tacitus tarafından dördüncü kez bu payeyle onurlandırıldığını öğreniyoruz yazıtlardan. Neokorosluk Roma propagandası yapma hakkı. İmparatorun beğendiği kentlere verilirdi. Bu, başkent Roma’nın neokorosluk verilen kente ciddi bir kaynak aktarması anlamına gelir. Ciddi bir ekonomik güçtür, para kaynağıdır yani. MS 275-276 tarihli yazıtlar Tacitus’un kenti metropolis ilan ettiğini de anlatıyor.
İmparator onuruna bayram
Bu ifadeler, Tacitus döneminde imparatorluk kasasının, Anadolu’ya akın eden Gotlarla savaşan Roma karargâhıyla birlikte Perge’ye getirildiğine işaret ediyor. Vexillium denilen ordu sancağı da Perge’ye dikilmişti bu dönemde. Yani Perge, Roma’nın askeri üssüydü. Ayrıca bu dönemde Perge’de imparator onuruna ‘Tacitus Bayramı’ kutlandı. Perge Tiyatrosu’nda orkestra civarında bulunan geç döneme ait bir göğüs siperi burada hayvan dövüşlerinin yapıldığını gösteriyor. Bu dövüşler muhtemelen Tacitus onuruna sergileniyordu. Tacitus yazıtları, Perge’nin elde ettiği kapsamlı onurların yanı sıra, MS 3. yüzyıldaki kriz zamanında ihtişamını hala sürdürebildiğini gösteriyor. Yani Perge krize direnebilen bir kentti
Yazıttaki şiirlerin çevirisi
Tacitus yazıtının ilk sütununu Sencer Şahin şöyle çevirdi: “Daha önceden Pamphylia ülkesinin başıydım, şimdi Iupiter Tacitus sayesinde metropolis oldum. Ünlü imparatorlardan biri bana ‘kentlerin tacı’ demişti. Şimdi de ana kent olarak parladım, tıpkı Efes gibi. Kudretli imparatorlardan biri bana ‘praecipua’ (seçkin) demişti, Tacitus’un onaylarıyla metropolis olarak ortaya çıktım. Severus’un oğlu Antoninus (Caracalla) benim dost ve müttefik olduğumu söylemişti, şimdi metropolis oldum. Bütün Pamfilyalılar benim yanımda, belirlenmiş günlerde kurban kesiyor ve şimdi de Tacitus’un başrahipleri bulunuyor.”
Pamfilya’nın başkenti Perge
İkinci şiir sütunu da, adeta bir marş gibi: “Asylium hakkına sahip tek kent olan Perge yaşa! Vespasianus’tan beri neokoros olan Perge yaşa! Mukaddes vexillum ile onurlandırılmış olan Perge yaşa! Gümüş sikke basma hakkı ile onurlandırılmış olan Perge yaşa! Efes Artemis’i, Perge Artemis’i! İmparatorluk kasasının emanet edildiği kent Perge yaşa! Dört kere neokoros olan Perge yaşa! Agoraların birincisi, Perge yaşa! Ki orada konsül sınıfına mensup kişiler üne ulaşırlar, Perge yaşa! Ki orada konsül sınıfına mensup kişiler agonotheteslik yaparlar, Perge yaşa! Pamphylia’nın başkenti, Perge yaşa! Hiçbir şeyde sahte olmayan kent, Perge yaşa!”
Omzumu dayadım şiire, 1700 yıl öncenin dizeleriyle yan yana durdum. Zaman geçiyor, anlar dağılıyor havada, yüzler ölüyor, yıkılıp gidiyor hayatlar, ama şiir yaşıyor, söz yaşıyor. Perge’yi gezerken, dolaşırken, üst üste binen tarih katmanlarının, emeğin, acının, neşenin, kederin, sevincin, korkunun, endişenin, düşman orduları tarafında kuşatılmanın, barış günlerinin, yıkım yıllarının soluk aldığını hissediyorsunuz. Perge yaşıyor ve konuşuyor. Tabii dinlemeyi bilene...