İnsan her gün hayatta üzülüyor, eksiliyor ama yine de yüzüne yerleştirdiği sahte bir gülümsemeyle hümanistliğinden ödün vermeden hayatına devam ediyor.

İnsanoğlunun en karmaşık yönlerinden biri de dürüstlükle yüzleşmekte zorlanması. Oysaki dürüstlüğün en önemli erdemlerden biri olduğunu adı gibi bilir. Dürüst olmak güvenilirliği de beraberinde getirir. İhtiyaç duyduğu güvende olma hissini yakalamak adına karşı taraftan talep ettiği ilk olgu dürüstlüktür. Çünkü fizyolojik ihtiyaçlardan sonra gelen en önemli ihtiyaç güvendir. Bundan dolayıdır ki hepimiz hayata ilk adımlarımızı atmaya başladığımızdan itibaren dürüstlük kavramıyla tanışıp, onu kendi karakterimizde bir yerlere oturtmaya çalışırız. Sosyal ilişkilerimizin temelini oluşturan dürüstlüğe değer veririz, karşı taraftan da ilk onu talep ederiz ancak gerçek şu ki, bu değer zaman zaman yerini ikiyüzlülüğe bırakır.

İkiyüzlülük, başkalarını yanıltmayı ya da kendi çıkarlarımızı korumayı amaçlayan, içi boş bir nezaket maskesine dönüşür. Hayat bu yönde akmaya başladı. Bir düşünün; kaç kez biri yüzünüze gülüp arkanızdan konuştu?  Ya da kaç kez, uyum sağlamak adına, aslında katılmadığınız bir fikre onay verdiniz? Bu davranışlar, sizi siz olmaktan çıkarıp başka birine dönüştürüyor. Bir anlamda bu davranışlarla insanların beklentilerini karşılayıp olmadığınız insanla kendinize yer edinmiş oluyorsunuz. Böyle böyle kendine de yabancılaşıyor insan, sevimli olacağım diye çeşit çeşit numaralar, sahte profiller…

İkiyüzlülük, başkalarının onayını kazanmak, çatışmalardan kaçınmak ya da sosyal çevrede güçlü kalmak için başvurulan bir yöntem olmuş durumda. İş dünyasını anlayabiliyorum, orası kurtlar sofrası köprüyü geçene kadar herkes dayı da insanların özel hayatlarındaki bu ikiyüzlülüğü anlayamıyorum. Binbir türlü canlılarız, herkese mavi boncuk dağıtmak mümkün mü? Ya da biraz Mevlana usulü “ne olursan gel” lüksümüz var mı? Ben ciddi ciddi merak ediyorum.

Özellikle sosyal medyada, neredeyse teşvik edilen bir yöntem haline geldi. İnsanlar, kendi gerçeklerini saklayarak balondan hayatlar yaşayıp bir de bu balondan hayatları insanlara empoze etmeye başladı. Dürüst insanlar linç edilir hale geldi. Kim daha çok kabul görüyorsa o kişiliğe bürünmeler başladı. Bu durum, sadece bireylerarası güven sorunlarını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gerçeklik algısını da yerle bir ediyor. Her şeyin taklidi çıktığı gibi artık karakterler de taklit edilir hale geldi. Herkes birbirine ve kendine bu kadar yabancıyken güvenden nasıl bahsedilir ki? En kötüsü de karakterden karaktere bürünüp insanları ikiyüzlülükle suçlamak; bu bir kayboluşun hikayesi…

Bırakın başkalarına dürüst olmayı insan önce kendine dürüst olmalı, kendi potansiyelini bilmeli, gelişim bu kadar ucuz değil. Artılarını arttırıp eksikliklerini tamamlayabilir. İstediği insan profiline ulaşabilir ama bukalemun gibi karakterden karaktere bürünemez, yolu bu değil. Bu sadece onun için bir aldanış olmaz aynı zamanda bir kayboluş da olur.