Bu teori ilk kez 1969 yılında Amerikalı bir suç psikoloğunun bireyleri suça iten unsurları ve suçu engelleyen durumlar üzerine yaptığı bir araştırma sonucu ortaya çıktı. Bu teoriye göre denetimin olmadığı, sahipsiz ve bakımsız yerler görmezden gelinip önemsenmediğinde kısa sürede suç üretmeye açık ortamlar haline gelir. Bu olguyu tetikleyen temel etken ise kitle psikolojisidir.

Her toplumda düzeni, güvenliği ve akışı sağlayacak kurallar vardır. O toplumun bireylerinin bu kurallara uymada etrafından fazlaca etkilendiği ortaya çıkmıştır. Buna verilen ad ‘kitle psikolojisi’.

Bir binanın camı kırılır ve öylece bırakılırsa kısa süre içinde o bina saldırıya açık hale gelir. Çevredeki insanlar, o mekânın sahipsiz olduğunu ve başıboş bir alana dönüştüğünü düşünür ve binanın diğer camlarını da kırarlar. İşte kırık camlar teorisinin temel dayanağı budur. Küçük düzensizlikler ve ihmaller, daha büyük sorunların önünü açar. Küçük tavizler her zaman daha büyüklerini doğurur.

İnsanlar yanlış olan, suç teşkil eden davranışları bilirler ama birileri bunu yapmışsa örnekleri varsa bu davranışları yapmaktan çekinmezler. Bu tarz davranışların etrafımızda sayısız örneği mevcut. Mesela sokaklardaki çöp yığınları; birileri bir yerlere çöp atmaya görsün hemen gerisi gelir. Parklardaki bank ve piknik masaları ilk geldikleri gibi asla kalmaz, birileri çizmiş zarar vermişse devamı her zaman gelir. Terk edilmiş bina ve evler zamanla tahrip edilir ve çöplüğe döner. Boş bir alana birileri park etsin, orası otoparka döner. Kitle psikolojisi itici bir güçtür, hemen önünün kesilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekir. Bu davranışlar gösteriyor ki insanlar bir suçu işleyen ilk kişi olmaktan çekinirler ama bir suç işlenmişse ondan önce birileri yaptıysa o çekinceleri ortadan kalkar ve sanki o eylem suç olmaktan çıkmışçasına davranmaya başlarlar.

Mesela bu teoriyle ilgili bir araba deneyi yapıldı. Amerika’nın suç oranları farklı iki mahallesine plakasız iki araç bırakılıyor. Suç oranı yüksek mahallede saatler içerisinde önce hırsızlıkla başlayan eylemler arabayı parçalamaya kadar gidiyor. Diğer mahallede ilk etapta herhangi bir suç gözlenmiyor ama deneyi yapanlar araca bir balyoz darbesi vuruyorlar, sonra gerisi geliyor. O araç da yağmalanıp parçalanıyor. Yani ilk saldırı diğer saldırılara davetiye çıkarıyor, bir çeşit teşvik görevi görüyor.

İş hayatından da örnekleri mevcut; mesela işe sürekli geç gelen bir çalışan uyarılmazsa bir müddet sonra diğer çalışanlar da geç gelmeye başlar. Bir kural ihlal edilirse ve önlem alınmazsa devamı gelir.

Kırık camlar teorisi, sadece şehirler ve mahalleler için değil, bireyler için de geçerli hale geldi. Ne diyorlar ‘kırıklarınızı insanlara göstermeyin, daha çok kırılırsınız’. Hoşlanmadığınız bir davranışa anında tepkinizi göstermezseniz daha çoğuna maruz kalırsınız.

Yaşamınızdaki küçük düzensizlikleri göz ardı etmek, daha büyük sorunlara davetiye çıkarabilir. Dağınık bir masa, ihmal edilmiş bir sağlık sorunu ya da yarım kalan bir dostluk… Belki de önce kırık camlarımızı onararak başlamalıyız. Kendi hayatımızın düzenini sağlamak, toplumun düzenine katkıda bulunmanın ilk adımı olabilir.