Osmanlı İmparatorluğunu kuran devlet adamı Osman Gazi'nin diğer adı Fahrüddin'dir.
Yani adaşım olur Osman Gazi hazretleri.Fahrüddin'i biraz düzelttin mi oluyor sana Fahrettin.Arapçada Fahrüddin 'peygamberin kılıcı' demek. Fahrettin ise bugünkü ifade ile bir işi amatörce yapan. O işi fahri olarak üstlenen kişidir. 68 yaşında ölen Osman Gazi kendisine 'Ey Oğul' diye uzunca bir nasihat çeken Şeyh Edebali'yi dinlemiş.
'Ey Oğul; Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.'
27 yıl tahtta kaldı. 7 oğlu ve bir kızı oldu.
Osman Gazi, Şeyh Edebali'nin öğüdünde yer alan her şeyi yerine getirmiş bir devlet adamı olarak tarihte yerini almıştır. Gücünü, kuvvetini, aklını iyiden güzelden yana kullanan,milletine sırtını çevirmeyen, adaletli ve açık sözlü,mücadeleden yılmayan, kibir taslamayan, nefsine hakim olan, savaş çıkarmaktan kaçınan, geçmişini bilen, bilim ve irfan sahibi bir devlet adamı bu dünyadan göçerken bakın başka neler bırakmış:
Bir at zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, bir tirkeş(ok kılıfı), birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklık.
720 yıl önce bir imparatorluk kuran Osman Gazi 27 yıl kaldığı tahttan inip öldüğünde bıraktığı miras bu işte. O döneme göre bir servet mi? Zannetmem!
Miras yerine şerefli bir ad bırakmış.
Bugünlere bakarak nasıl yorumlarsınız?
Sadece devlet yöneterek zengin olan kaç kişi tanıyorsunuz?
Ya da şöyle sorayım sizce devlet yönetmek bir meslek midir?
Şeyh Edebali'nin sözüdür;
'Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.'
***
Önceki gün yine bir şehit haberi geldi.
Şairin dediği gibi 'ne zaman bir köy türküsü dinlesem şairliğimden utanırım.'
Ben de ne zaman bir şehit haberi duysam Orhan Şaik Gökyay'ın dizelerine sarılırım.
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
***
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
***
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.'
Şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Bu vatan için kimimiz öldü, kimimiz şiir yazdı, kimimiz sürgün yedi, kimimiz dağ başlarında vuruldu. Hiç kimse 'bunlar olmadı' diyerek vatana ihanet etmedi. Bunu diyenleri de Allah'a emanet ediyoruz.