Yıllık 60 liraya alınan Müze Kart sayesinde halkımız müze ve ören yerlerini gönül rahatlığıyla istediği kadar ziyaret edebiliyordu. Tek kısıtlama günde 3 kezle sınırlı olmasıydı. Aynı Müze Kart’la bir ören yerine günde 3 kereden fazla girilemiyordu. Bu da aynı kartın birden fazla kişi tarafından kullanılmaması için alınmış basit bir önlem. Müze Kart uygulamasıyla birlikte birçok ören yeri ve müzenin ziyaretçisi arttı, insanlar tarihi mekanlara, arkeolojik alanlara, ören yerlerine daha fazla ilgi duyar hale geldi. Tarih, arkeoloji, kültürel miras bilinci oluşmaya başladı.

Fakat bir süre önce, sessiz sedasız çıkarılan bir yönetmelikle aynı müze ya da ören yerine Müze Kart’la giriş yılda 2 kereyle sınırlandırıldı. Örneğin Antalya Arkeoloji Müzesi’ne bir yıl içinde 3 kez gitmek isterseniz yeni bir Müze Kart almanız gerekiyor. Bu kültüre, tarih bilincine karşı resmen bir darbe... Müze Kart’la müze ve ören yerlerini ziyaret eden insanlar, sadece bununla yetinmiyor, kıyıda köşede kalmış, pek uğranmayan antik kentlere, tarihi alanlara da gidiyordu. Bu tenha, sahipsiz, unutulmuş, ziyaretçisi olmayan alanlara birilerinin gitmeye başlaması, buraların yağmalanmasını, soyulmasını, tahrip edilmesini de engelliyor. Çünkü ziyaret edilen, insan ayağı değen, yol haline gelen sit alanlarında, antik yerlerde kaçak kazı yapılamaz. Hırsız tayfası rahat çalışamayacağı için buralara sirayet etmez. Yani dolaylı olarak bu alanlar korunur.

YANLIŞ UYGULAMA

Bu bile başlı başına çok önemli bir kazanım... Tabii bu dolaylı fayda, idareci tayfası için fazla anlam taşımıyor olabilir. Kültürel gelişim, kültürel ihtiyaçları karşılama, kültür edinme hakkı anayasal bir haktır. Müzeye gitmek, ören yerlerini ziyaret etmek, kültürel mirası tanımak hem insan olmanın, hem de çağdaşlığın önemli bir ölçütü. Devlet bu ihtiyacı aslında ücretsiz karşılamak zorunda. Çünkü bu miras, bu eserler halkın malı. Oysa şu an tam tersi uygulanıyor. Devletin gelirini artırmak için Müze Kart’a getirilen ‘yılda iki kez’ kısıtlamasının mantığı böyle. Fakat bu geliri artırmaz, tam tersine müze ve ören yerlerindeki ziyaretçi sayısını düşürür. Ziyaretçi sayısının düşmesi tarihe, kültürel mirasa, antik eserlere olan ilgiyi de azaltır. Meydan hırsızlara, definecilere, soygunculara, yağmacılara kalır, eserler tahrip edilir. Bu uygulamadan vazgeçelim, halkımız tarihi eserleri, müzeleri sınırsızca dolaşsın.   

Mesut Kocagöz’e avukat ordusu

Gözler 5’i tutuklu 12 sanığın yargılanacağı Teleferik Davası’nın ilk duruşmasına çevrilmiş durumda. Döşemealtı L Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz 11 Haziran’da hakim karşısına çıkacak. CHP Kepez İlçe Başkanı Gökhan Ölmez, Kocagöz’ü cezaevinde yalnız bırakmıyor. Hatta geçtiğimiz günlerde cezaevine giderken trafik kazası geçirdi. Avukatlar da sürekli ziyaret edip ilk duruşmaya hazırlanıyorlar. Kocagöz’ü savunmaya hazırlanan ciddi bir avukat ordusu var şu an. Biz de günün sloganını atalım: Mesut Kocagöz’e tahliye!

Trafik Şube’nin uğramadığı yer

Antalya trafiği insana deli gömleği giydirir. Özellikle Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde trafik kördüğüm oluyor. 100. Yıl Caddesi’nden Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne dönünce sağ şerit park etmiş araçlarla dolu. Kamyon bile gördüm yani o şeritte. Oysa hemen yanı otopark. Bölgede epeyce otopark var ama getirip hastanenin önüne park ediyorlar. Müdahale eden var mı? Yok. Ceza kesiliyor mu? Sanmam. Trafik polisi? Onların başka işleri var. Peki Vali bey geçiyor mu oralardan? Umarım geçer.