Hafif esintili bir ilkbahar akşamı, ne yapacağını bilemeyen iki küçük arkadaş, evlerine varmak için yola çıkarken içlerinden birisi ‘ev’ tanımını bile bilmiyordu.
Eve gitmenin heyecanını içimde yaşarken, Milo’nun yaşadığı bilinmezlik yolculuğu hakkında henüz hiçbir fikrim yoktu.
Ona ev tanımını öğretmem gerekecekti ama bunu nasıl yapacaktım?
Bu tanımı kendi içimde nasıl yapmıştım?
Bu öğretilen değil hissedilen bir duyguydu aslında. Bunu ona nasıl hissettirecektim?
Sahiden ‘ev’ ne demekti?
Benim için huzurdu, sevdiklerimle bir arada olduğum ve aynı zamanda konfor alanımdı ama bu tanım herkes için aynı değildi ve benim için de değişmek üzereydi.
Bunu bilmeme rağmen Milo ile aynı mutluluğu paylaştığımızı düşünüyordum. Çocukluk işte… Şimdi geçmişe bakıp düşününce onun yaşadığı belirsizlik ve güvensizliği yeni yeni fark ediyorum.
Eve geldiğimizde heyecan, yerini tedirginliğe bırakmıştı. Daha dünyaya gözlerini açalı 42 gün olmuşken, ev tanımını yapacak bir deneyimi bile olmazken yaşam alanı ikinci kez değişmişti. Milo’nun gözü yaşlı bakışları, burnunu çekişi, masanın altına geçip kendini orada güvende hissedişi…
Masanın altını güvenli liman olarak kabul edip dakikalarca oradan çıkmayı reddetmişti. Neredeydi? Bu insanlar kimdi? Birkaç saattir aşina olmaya çalıştığı yüzler ona “Evine hoş geldin” diyordu ama ‘ev’ ne demekti?
Sözcük anlamına göre, içinde insanların yaşadığı, çevresi duvarlarla çevrili, odalara bölünmüş, kendine ait çatısı ve bazen de bahçesi olan ahşap, toprak veya betonarme yapı olarak tanımlanan ev; maneviyat olarak nasıl tanımlanabilirdi? Milo’ya ev hissini nasıl yaşatabilirdim?
Daha 15 yaşında, bunca felsefi düşünceler arasında ona kendi çapımda evi tanımlamaya çalışırken ağzımdan şu sözler döküldü: “Benim için ev artık sen oldun Milo’m, umarım zamanla sen de burayı evin olarak görürsün…”
Sakince ama gözleri hala yaşlı bir şekilde, kendini güvende hissettiği masanın altından çıkan Milo, sanki beni anlarcasına yanıma yanaştı. O zamanlar beni gerçekten anlayabildiğinin farkında değildim ve her şeyin tesadüfi olabileceği ihtimali üzerinde yoğunlaşıyordum. Ne kadar da toy bir düşünce…
O beni ilk andan itibaren anlıyordu, benim bu farkındalığı yaşamam ise zaman aldı. İkimizin de hayat döngümüzün başında olduğumuz ele alnınca Milo bu konuda benden öndeydi.
Milo, gözlerindeki buruk, yaşlı ve afacan bakışlarla evini tanımaya çalıştı. Yavaşça yanıma yaklaşırken, evini o kadar çok sahipleneceğinden kendi de bihaberdi…