Bayram bitti. Tatilin son günlerini yaşayanlar dışında dönüş yolu başladı. Okullar açılacak. Masraflar büyüyor. Borçları ödeme dönemi geldi çattı. 'Allah sonunuzu hayretsin!' derler ya öyle bir döneme giriyoruz.
Bir yanda, yüzbinlerce lira yüksek faizli krediler veren, borçlarını kapatmak isteyenleri yeni borçlarla çökerten bankalar, diğer yanda sürekli borçlanan, üretmeyen, üretmediği için satamayan, önünü göremeyen küçük işletmeler. Velhasıl ekonomi karanlık bir tünelin ucundadır. Ve o karanlık tünele girerken farları yakacak bir ateşleme de göremiyorum.
Tünel karanlık ama siz yine de rahmetlinin deyişi ile 'enseyi karatmayın'.
Belki bileniniz vardır. Ben yine de anlatayım;
Bir berber, tıraş ettiği müşterisine dışarıda bir çocuğu gösterir, 'Bu çocuk kadar enayi bir çocuk görmedim' der.
Müşterisi şaşırır 'Nasıl yani?'
'Bak şimdi' der berber ve çocuğu çağırır. Avucunda tuttuğu madeni bir lira ile kağıt beş lirayı çocuğa uzatır ve sorar: 'Hangisini istersin?'
Çocuk madeni bir lirayı alır ve gider.
Berber, müşterisine çocuğun her seferinde bir lirayı aldığını söyler. Adam merak içindedir. Tıraşı bittikten sonra dükkandan çıkar. Az ileride dondurma yemekte olan çocuğun yanına gider. Çocuğa sorar; 'Sen hangi paranın daha değerli olduğunu bilmiyor musun?'
Çocuk gayet sakin yanıtlar; 'Tabii ki biliyorum!'
Adam, 'O zaman neden daha değerli olan beş lirayı almıyorsun' sorusunu tamamlamadan çocuk cevap verir;
'Beş lirayı aldığım zaman oyun biter!'
Şimdi sorarım size; berber mi akıllı, çocuk mu? Sahi kim kimi kandırıyor?
***
Bayram bitti. Her şey sıkıntılı olsa da, size yine de şükretmeyi salık veren Can Yücel'in 'Yaşamak Bayramdır' şiirinden birkaç dize ile sesleneyim;
'Nefes almak bayramdır mesela;
günün birinde soluksuz kalınca anlar insan
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
Sevmeninkini yalnızlık
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek,
zihinden önce bedeni kaybetmemek,
kurda kuşa yem olmayıp 'çok şükür bugünü de gördük' diyebilmek'