6 Şubat 2023 sabahı, kabus gibi bir gerçeklikle güne uyandık; sosyal medyada dolaşan 7.4, 7.5, 7.8 gibi deprem büyüklükleriyle adeta sarsıldık. Her an, başka bir şehrin adı haberlere ekleniyordu: Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Adana, Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa. Artçı depremler, 6 ve 5 gibi yüksek şiddetlerde kendini gösteriyordu. Türkiye, uluslararası yardım çağrısında bulunmuştu.

Simsiyahtı o gün. Depremden birkaç dakika sonra kalkmıştım yataktan, hissettim mi nasıl oldu, bir türlü anlayamadığım bir sabah. Her zamanki gibi ilk işim haberlere bakmaktı. O sabah haberlere baktığımda yaşadığım çaresizlik duygusu bedenime bir dövme gibi işledi. O sabah, yaşadığımız çaresizlik duygusu bedenimize kazındı, hepimize işledi, daha doğrusu hayatta kalanlarımıza... O sabah hepimizin bir parçası toprağın altında yardım çığlığı attı. O sabah hepimizin bir parçası toprağın altında gömülü kaldı. O sabahtan beri hepimiz biraz eksiğiz. O sabahtan beri hiçbirimiz eskisi gibi değiliz.

Yas, aslında hiçbir zaman tam olarak sona ermez; sadece şekli ve yoğunluğu değişir. Ancak o sorgulama ve acı hiçbir zaman geçmez. Yas tutan kişi, giden ve bir daha geri gelmeyecek olanla birlikte değişir. Çünkü bir parçası da onunla gider. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmaz. Bu eksiklikle hayata yeniden uyum sağlanmaya çalışılır. Hayat ise devam eder, eksikliklere veya fazlalıklara bakmadan. Azalarak ya da çoğalarak, değişerek veya direnerek; bir şekilde hayata uyum sağlamak zorunda kalırız ve yaşamımıza devam ederiz.

Yemek yer, film izler, işe veya okula gider, gündelik işlerimizi halleder, rutinlerimize dönmeye veya yeni rutinler oluşturmaya çalışırız. Sonra kaybettiğimiz birinin en sevdiği çiçeğin mevsimi gelir, mesela nergis. Başta onu koklamaktan utanırız ama sonra onun için koklamaya başlarız. Çünkü bazen yas hiç bitmez, gözyaşı hiç dinmez, acı hiç geçmez. Kendi halimize umutsuz bakmak yerine, üstümüze başımıza dolanan kederle ve ayağımıza yapışan sonbaharla yüreğimizdeki kışa rağmen umutla güneşi ararız. Çünkü aramak zorundayız, çünkü hayat böyle bir şey.

Mezarlık olma potansiyeli olan binalarda değil, can güvenliğimiz olan ve hayatımızın kıymeti olan binalarda uyumamız için bir daha aynı felaketi yaşamamak için toplumun genel güvenliği ve refahı için devletin desteğiyle en kısa sürede felaketler karşısında daha dirençli hale geldiğimiz günleri en kısa sürede yaşayalım.
Kokladığımız bütün çiçekler bütün ölmüşlerimizin ruhuna değsin, yaşayanlara can ve hastalara şifa olsun. Nergis kokusu gibi geçsin ömrümüzün geri kalanı. Nergis görmüş gibi mutlu olalım aynada kendimizi her gördüğümüzde, nergislerle dolu bir bahçedeymiş gibi mutlu hissedelim. Nergis gibi güzel insanlar girsin hayatımıza. Nergis gibi vaktinde açıp solarak tamamlayalım hayatlarımızı, vakitsiz ölüm yaşamayalım artık. Kimsenin ihmalinden dolayı can verip kurban olmayalım. Liyakatli eller geçsin hep yaşamlarımızdan. Nergis gibi açıp, solup, vaktinde toprağa karışmak bile çok görülmesin kimseye. Nergisinki gibi geçsin yeter ömrümüzün geri kalanı.
Yitip gidenlerin acısı ve hatırası daima yüreğimizde taze kalacak, onlar asla unutulmayacak.