Çok uzak değil, Aksu Karaçallı'da müstakil bir evde yaşıyoruz.
Seralar bölgesi, domates, çilek, salatalık, portakal deposu Aksu.
Kemerağzı köyünü geçer geçmez.Köy bakkalına benim önümde girdi. O'na yol verdim.5-6 yaşlarında bir kız çocuğu. Hava buz kesiyor, yağmur şiddetli yağıyor.Kız çocuğunun ayaklarında üstü açık terlik, içinde çorapsız iki küçük ayak.İki eli de üşümesin diye olacak, eteğinin ceplerinde!Başında yarım yamalak örtülmüş bir eşarp.Burnu da akıyor.Bakkal tezgahına yanaştı ve bir lira bıraktı.'Yumurta' dedi. Tek yumurtayı aldı, bakkaldan çıktı gitti.Tek yumurta ile ne yapacaklardı acaba?Çok uzak değil dedim. Burası Antalya. Aksu ilçesi.İçim sızladı. Canım acıdı.Her şeye isyan edesim geldi.AşıkMahzuni gibiyim.
'Mevla'm gül diyerek iki göz vermiş /Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?
Dura dura bir sel oldum erenler/ Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı?
Yoksulun sırtından doyan doyana/ Bunu gören yürek nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi?
Mahzunişerifim dindir acını/ Bazı acılardan al ilacını
Pir Sultanlar gibi dar ağacını/ Bilmem boylasam mı boylamasam mı?'
* * *
Bu coğrafyanın kaderi bu!Yoksulluk.Ve yoksulluk her zaman vardı.
Yoksulluk bu ülkenin kaderi mi olmalıdır?
Oysa ne güzel söylemiş Cahit Sıtkı Tarancı o başyapıt şiirinde:
'Memleket isterim/ Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim/ Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun.
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim/ Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun.
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim/ Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun.
Olursa bir şikayet ölümden olsun.'