“Yarın son yüzyılın sıcaklık rekoru kırılabilir. İklim ve gıda krizi kapıda; ama Akbelen’de şu an ağaçları katlediyorlar, Latmos’un büyülü coğrafyasını, tarihini, doğasını, suyunu yok ediyorlar, İstanbul zaten betona bulandı, Ege’nin her köşesine villa yapıyorlar. Hava ve suyun olmazsa ne yapacaksın? Sıcaklık? Gıda krizi? Gelecekte beton, kömür, toz mu yiyecek çocuklarımız? İklim ve gıda krizinin önümüzde durduğu, olağanüstü hava olaylarının yaşandığı, sıcak rekorlarının kırıldığı günlerde, suyun, havanın, ağacın ve yaşam alanlarının talan edilmesi sürüyor.
Birilerinin yağması devam etsin diye Akbelen Ormanı’ndaki ağaçlar katlediliyor”. Sosyal medyada tepkiler bu minval üzere devam ediyor. Bir taraftan Antalya Kemer’de orman yanarken, Muğla Akbelen’de jandarma zoruyla ağaç kesiliyor. Bir yerde jandarma yangın söndürüyor, az ötesinde ise ağaç katliamına yol veriyor, siper oluyor. Bu ne yaman çelişki?
Bu döngüyü kırmak zorundayız
Sosyal medya diliyle, oradan akan tepkilerle devam edelim. Çünkü bu bir orman yangını değil sadece, bir yürek yangını. Ağaç katliamı değil, insan kıyımı. İçi yanan, yüreği parçalanan insanların dilinden aktaralım tepkileri: “Bir şirketin ikbali için, halkın, milletin, senin, benim, tüm canlıların olan koca bir alanı, bir ormanı, yeşili yok ediyorlar. Akbelen ormanlarını katlediyorlar. Halkın sayesinde var olan bir devlet mekanizması, 3-5 şahsın çıkarı için, toprağını, suyunu, havasını, ağacını koruyan halka bütün gücüyle saldırıyor. Ağaçları, zeytinlikleri, arkeolojik alanları, suyu yok ettiler orada. Gözümüzün içine baka baka yapıyorlar bunu. Önümüze dikiliyorlar, sokmuyorlar bizi oraya. Toprağımıza, vatanımıza, yurdumuza, ülkemize sokmuyorlar. Muhalefet niye oraya akmıyor şu an? Partiler nerede? Nerede bu milletin vekilleri? İşçinin hakkını gasp edenin, halkın yerini yurdunu elinden alanların, suyu, havayı, ağacı katledenlerin, zeytinlikleri gözünü kırpmadan yok edenlerin, arkeolojik mirası yağmalayanların devleti mi bu devlet? Yağmacıların kutsallaştırdığı devlet her zaman aynı refleksi verecek. Halkın çocuklarına halkı dövdüren muktedir açısından muazzam bir mekanizma… Bu döngüyü kırmak, bu sistemin çarkını bozmak zorundayız”.
Halkın çocukları halkı dövüyor
Dünya kömürden kurtulmaya çalışırken Akbelen’de kömür madeni sahasını genişletmeye çalışıyor yandaş sermaye. Daha da ısıtacak havayı, dengeyi bozacak, cehenneme çevirecek iklimi. Ders çıkarmak yok, ibret almak yok, takkeyi önüne koyup düşünmek yok, vicdan yok, insaf yok, ayıp yok, edep yok. Bitmek tükenmek bilmeyen bir iştah, hırs, gözü dönmüşlük var sadece. “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” felsefesiyle yürüyor işler. Yani devlet deniz, emeğiyle geçinenler domuz. Tabii devlet deniz olunca, sahip olduğu varlıklar da batık geminin malı oluyor. Ormanımız, toprağımız yanıyor bir yandan, diğer yandan da jandarma desteğinde kesiliyor gencecik ağaçlar. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras bölgeye sokulmuyor. Halkın askeri, halkın oylarıyla seçilen birini, yurdumuzun bir parçasına sokmuyor. Sermaye öyle istedi diye sokmuyor üstelik. Halkın askerini, halkın çocuklarını halkın üstüne sürüyor yandaş sermaye.
İktidar değil, muhalefet krizi var
Birkaç milletvekili hariç kimsenin sesi çıkmıyor. Niye seçtik biz bunları? İktidarı biliyoruz zaten. Neyden, nereden, nasıl beslendiğini biliyoruz iktidar bloğunun. Cumhuriyet tarihinin en gerici, en şoven, çevre düşmanı, emek düşmanı, demokrasi düşmanı ittifakıyla karşı karşıyayız. Bizi düşman olarak görüyor bu iktidar. Açık ve net bir tablo bu… Memlekette iktidar sorunu yok, tam tersine muhalefet krizi var. Bu kadar açık bir gericilik, baskı ve şiddet karşısında, halen darmadağınık bir muhalefet, sadece kendini düşünen partiler, delege hesapları, başkanlık piyangosu, ayak oyunları, antin kuntin siyaseti çalışıyorsa sözün bittiği yerdeyiz. Oy vererek meclise taşıdığımız vekillerin büyük kısmı kendi derdinde belli ki. Meclis lokantasının ucuz yemeklerine gömülmüşler. Meclisin klimalı odaları, ceylan derisinden yumuşak koltukları dururken, bu sıcakta kim gidecek Akbelen’e? Oysa dikilseler orada dozerlerin karşısına, jandarmanın karşısına, yandaş şirketin karşısına, rant hesaplarının karşısına, bir ağaç kurtulacak. Bir ağaç bir ormanı, bir orman bir kenti, bir kent bir ülkeyi, bir ülke dünyayı kurtaracak. Bu halkın öyle vekilleri var mı? Birkaç tane mi o vekiller, yoksa yüzlerce mi? Haydi görelim…