Ülkelerin yönetimi, siyasetçilerin ve parayı yönetenlerin elindeyken liderlik yetenekleri, liderlerin kararları ya da herhangi bir liderlikten söz etmek yerine, ipleri ellerinde tutan kuklacıların kimler olduğuna kafa yormak enerjimizi boşuna harcamamak için verimli bir yol olurdu.
“Hep ben, tek ben, sadece ben, ben, ben, ben” diye düşünen birinin lider olduğu illüzyonuna kendini kaptırması bir vakayken insanların böyle bir karaktere sahip olan birinin lider olacağına inanması ayrı bir vakadır. Lider desen değil, yönetici desen değil, idareci desen değil, narsist desen epey iyimser bir etiketleme olur.
Her şey değişiyor. Dünya; teknoloji, ekonomi, çevre, toplumsal dinamikler ve daha birçok açıdan sürekli olarak hızla değişiyor, iklim bile değişiyor, bir türlü siyasi liderler değişmiyor. Bu değişimlere ayak uydurmak ve toplumların ihtiyaçlarını karşılamak için siyasi liderlerin ve yöneticilerin değişmeleri gerekirken eski politika ve yönetim modellerinin sorunları çözmek için yetersiz hale geldiğini ve siyasetin gençleşmesi, daha etik ve vicdanlı hale gelmesi gerektiğini görmezden gelen ileri yaşlı insanları koltuğunu bırakmaya kimse bir türlü ikna edemiyor. Dünyada bunu neden kimse anlamıyor? Dinde de siyasette de ve hatta her konumdaki yöneticilikte bu böyle.
Siyasi liderlerin ve yöneticilerin değişmesi, yenilik ve farklı bakış açıları getirme fırsatını beraberinde getiremiyor bir türlü, neden? Çünkü değişmiyorlar da ondan. Yeni ve etkili politika önerileri ve çözümler geliştirme olasılığını, toplumların sorunlarına daha etkili ve hızlı bir şekilde müdahale etme şansını elimizden alan bir eski hakimiyeti var çoğu ülkede. Dünyanın acil yenilenmeye ihtiyacı var.
Siyasi liderlerin ve yöneticilerin kalitesi, toplumların refahı ve güvenliği için kritik öneme sahipken yöneticilerin derdinin arabasının ve yediklerinin kalitesi olduğu bir yönetimde, gençlerin önü açılsa, liderlerin yetersizliklerini veya hatalı politikalarını düzeltme ve daha etkili liderlerin yolunu açma potansiyelini gösterme şansları olsa belki de savaşlar da önlenecek, toplumlar birleşecek, vizyon sahibi yetenekli genç liderler adil politikaları uygulayarak refahın ve huzurun önünü açacak. Ama bunu bir türlü göremiyoruz. Dünya bir türlü kendine gelemiyor.
Kazananın önceden belli olduğu seçime seçim demek nasıl büyük palavraysa, bu eskinin devamlılığına takıntılı duruş sergileyip yeni, gelişmiş ve güçlenmiş yarınlar hayal etmek de o kadar büyük palavradır. Demokratik süreçler, toplumun ihtiyaçlarına yanıt vermek ve yeni liderlerin göreve gelmesine olanak tanımalıyken, uzun süredir eskinin tekrarıyla demokrasinin varlığı hayalet gibi görünmez hale gelmiştir. Değişim, demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesini teşvik eder, değişim şart, değişim hava gibi su gibi elzem.
Siyasi parti liderlerinin ve yöneticilerinin değişmesi, toplumların geleceğini şekillendiren bir kararken, bu geleceğin iyi mi yoksa kötü olduğunu belirleyen karar vericiler, bence sorumluluklarının büyüklüğünün henüz yeterince farkında değiller. Değişim, toplumların ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verme, yenilik getirme ve liderlik kalitesini artırma potansiyeline sahipken, aynı zamanda dikkatlice düşünülmesi ve demokratik süreçlerle uyumlu bir şekilde uygulanması gereken bir süreçtir. Hangi yapının içinde olursa olsun o yapının üyeleri, liderlerinin değişim ihtiyacını kabul etmeli ve bu değişimi teşvik etmelidir; çünkü ancak bu sayede, siyasi liderler ve yöneticiler, toplumların güvenini yeniden kazanabilir ve daha iyi bir gelecek inşa etme yolunda ilerleyebilir; çünkü ancak bu sayede insanlar olarak daha iyi bir dünyada yaşayabiliriz.
Funda Alpaslan Talay / Sosyolog
Değişmeyen liderler değişen dünya
Yorumlar