İşçi, çiftçi, köylü ve yoksul dostuydu.

Dürüsttü. Zarifti. Naifti.

Yabancı dil bilir, ana dili gibi konuşurdu.

Bakanlık, Başbakanlık yaptı.

Rahat bir hükümet dönemi hiç geçirmedi.

Üniversite diploması olmadığı için Cumhurbaşkanı olmadı.

Olsaydı herkesin Cumhurbaşkanı olurdu.

O’nun Ege bölgesindeki seçim gezilerine katıldım.

İzledim, notlar tuttum.

Benim de söyleyecek bir iki sözüm olmalıydı.

Titizdi, nazikti. Sözcükleri imbikten geçirir gibi seçerdi.

Kâğıttan okumazdı söyleyeceklerini. Şifahen, Spontane

Hamaset nutukları çekmezdi. Vatan, Millet, Sakarya

Kibir, ego hiç görmedim, duymadım.

Meydanlar ona coşkulu alkışlarla eşlik ederdi.

Ülkenin itibarını hiç yere düşürmedi.

Ne söylerlerse yalandır.

Neyse oydu, sade, düzgün.

‘Yeter artık bu zulüm!’ dedi, bir gece ansızın Kıbrıs’a çıktı.

Lakabı Karaoğlan oldu, bu lakap siyasi hayatının önüne geçti.

Karaoğlan adını dağlara taşlara yazdılar.

CHP liderleri İnönü ve Kılıçdaroğlu gibi o da şiddete uğradı.

Doğruyu söylediği için!

O dürüst insan yumuşak adımlarla sonsuzluğa yürüdü.

Şairdi, şairliğinde vatan, insan ve doğa sevgisini üstün tuttu.

28 Mayıs 2025, doğumunun 100’üncü yılında;

“El ele büyüttük sevgiyi” adlı şiiri ile saygıyla anıyorum.

Birlikte öğrendik seninle avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi

Elele duyduk kumsalda denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi

Tırtılları tanıdık seninle baharda tırtılken

Daha sevmeyi öğrendik sevgiden üreyen kelebeği

Toprağı evimiz gibi sevdik seninle birlikte

Sevdik kuru toprakta ev küren köstebeği

Köstebeğinden toprağına taşına, tırtılından kelebeğine

Kuşuna el ele sevdik bu dünyayı.

Acısıyla sevinciyle sevdik, yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke.

Gökler gibi sardı dünyayı yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz.

Elele büyütüp el ele derdik el ele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi.