Yemek artık sadece karın doyurma işi değil, yani ihtiyacın ötesinde farklı bir kimliğe dönüştü, bir anlatı oldu. Kimin yaptığı, nasıl yaptığı, hangi coğrafyada hayat bulduğu anlam kazandı. Sofralar kültürleri taşıdı, yemek tarifleri nesilden nesle aktarıldı, malzemeler coğrafyaların kimliğine dönüştü. Bugün bu anlatı artık evrensel bir dile dönüşmüş durumda, adı da gastronomi...
Gastronomi, en yalın haliyle yemeğin kültürel, sanatsal ve bilimsel yönüyle ilgilenen birçok disiplini içinde barındıran bir bilim dalı. Önünüze konulan tabağın a’dan z’ye bütün hikayesini önünüze sermekle ilgilenir. Sadece “ne yiyoruz” değil, “neden yiyoruz”, “nasıl pişiriyoruz”, “nereden geliyor” ve “ne anlatıyor” gibi soruların da cevabıdır. Yani amaç sadece midemizi değil, zihnimizi ve ruhumuzu da beslemektir. Ve işte bu zengin disiplin artık sadece büyük restoranlarda değil; festivallerle halkın karşısına çıkıyor. 9-11 Mayıs tarihlerinde Antalya’da Uluslararası Gastronomi Festivali Foodfest yapılıyor.
FoodFest, bu yıl dördüncü kez mutfağın sınırlarını Antalya’dan dünyaya açıyor. Dopdolu bir program Antalyalıları bekliyor. Festivalin olmazsa olmazları Michelin onaylı şefler de festivale katılıyor.
Michelin mi dedik? Evet, hani şu ünlü lastik markası, ilk öğrendiğimde “ne alaka” demiştim ama Michelin yıldızlarının hikâyesi, belki de gastronomi tarihinin en ilginç tesadüflerinden biri. Kimi zaman bir restoranı tek gecede dünya çapında ünlü yapan, kimi zaman da bir aşçının hayatını değiştiren o meşhur ‘yıldız’… Kökeni oldukça şaşırtıcı:
Her şey 1900 yılında Fransa’da başladı. Otomobil henüz lüks bir icatken, Michelin kardeşler daha çok insan araba kullansın diye bir rehber hazırladılar; Michelin Rehberi. Bu rehberde tamirciler, benzin istasyonları… Ve evet iyi yemek yenebilecek yerler de vardı. Yolculuk bu, yemeksiz olur mu? Yıllar içinde yemek kısmı ön plana çıktı ve bazı restoranlara ‘yıldız’ verilmeye başlandı. Ne kadar ilginçtir ki bir lastik markası sayesinde restoranlar yıldızla ödüllendirilmeye başlandı. Günümüzde bu yıldızlar, gastronominin altın standardı olarak kabul ediliyor ve oldukça havalılar. Michelin onaylı restoranlar ve şefler, gastronomi dünyasında kalite ve incelik anlamına geliyor. Ancak bu sadece ‘pahalı yemek’ demek değil. Asıl mesele, bir tabağın arkasındaki fikir, teknik, duygu ve hikâyedir. Belki damak tadınıza hitap etmeyecek ama arkasında bir hikaye olduğunu bileceksiniz. Çünkü Michelin yıldızına layık görülen bir şef, çoğu zaman malzemenin en doğalını arayan, pişirme tekniklerinde sınırları zorlayan, sunumda sanatsal bir üslup geliştiren kişidir. O yüzden bu şefler bir gastronomi festivalinin olmazsa olmazıdır. Dokunacağı her yöresel lezzet başka bir kimlik kazanacaktır. Bu sayede yöresel ürünler evrensel lezzetlere dönüşecek. Ortaya konulacak tabak şehrin hikayesini bütün dünyaya anlatmış olacak.
Kısaca bu hafta sonu Antalya’da sadece tabaklar değil, şehrin hikayesi anlatılacak. Şehir yalnızca güneşi, deniziyle değil lezzetleriyle de ışıldayacak.
Gastronomi
Özlem Soydan
Yorumlar