Deprem felaketinin ardından Türk futbolunda birlik ve beraberlik havası esmişti. Tüm futbol kulüpleri kol kola girmiş, birlikte maç izlemiş, birliktelik mesajı vermiş hatta deprem bölgesi için kampanya düzenlemişti. Daha kampanyada toplanan paralar hesaba geçmeden Türkiye'de 'üç büyük takım' denilen kulüplerin başkan ve yöneticilerinin eski günlerine döndüğünü görmeye başladık. Ağız birliğine vardıkları ve birleştikleri tek bir konu var o da 'hakemler'… Hepsi dertli, hepsi bir başka takımın şampiyon yapılacağını iddia ediyor. Yani deprem yaşandıktan sonra söylediğimiz 'normalleşme' dönemini Türk futbolunda yaşıyoruz. Hatta ilerleyen haftalar çok daha sarsıntılı olacaktır. Çünkü her takım bu sezon şampiyon olmak istiyor. Ve şampiyon olmak için de adeta her yolun mubah sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ardı ardına yapılan açıklamalar, yürütülen algı operasyonları, hakem tartışmaları, MHK ve federasyon derken 'keşke lig hiç devam ettirilmeseydi' diye de kendi kendime söylenmeye başladım. Hakemler kötü mü? Hem de çok kötü… Bunu zaten yıllardır söylüyoruz. Hatta bana göre kötünün de yanında kötü niyetli. Antalyaspor olarak buna pek çok kez şahit olduk. Puanlar, elimizin altından kayıp gitti. Bağırdığımızla kaldık. Sesimizi hiçbir yere duyuramadık. Zaten Türk futbolunun en büyük sorunlarından birisi de budur. Ne yazık ki Türkiye'de tüm dikkat üç kulübün üzerinde. Diğer kulüplere figüran muamelesi yapıldığı sürece de Türk futbolu bir adım yol kat edemiyor. Ne yazık ki düzen bu. Deprem unutuldu, birlik ve beraberlik unutuldu yeniden hoş geldin kaos, kavga ve gürültü… Bakalım algı operasyonlarının galibi kim olacak?...