Antalyaspor, Süper Lig’e Göztepe karşılaşması ile başladı.

Aşırı sıcak, yüksek nem, halı gibi güzel bir zemin, eksik kadro, lisansı yeterli gelmeyen Alex de Souza, boş kalan tribünler, kötü oyun ve tartışmalarla ilk haftayı geride bıraktık.

Aslında konuşulacak o kadar çok şey varken ne yazık ki biz yine kaosu seçtik.

Saha içinden çıktık, tartışmalara koyulduk.

Antalyaspor’da kaos hiçbir zaman bitmez.

Zaten bunu biliyoruz.

Hatta camia olarak kaosu bile sevdiğimiz söylenir.

Lige de kaosla başladık.

Hatta ilk hafta hafızalarda ne kaldı derseniz mutlaka tribünde yaşanan gerginlik ve kavga yanıtı alacaksınızdır.

Çünkü eşi benzeri görülmemiş, akla mantığa sığmayan bir olay…

Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Locada Fenerbahçe maçı izlenmesi mi, taraftara karşı karşıya gelinmesi mi, locadan çıkıp kapıları açtırıp taraftarın yanına gidip kavga edilmesi mi?

Nereden başlamalı, neresini konuşmalı insan bilemiyor.

Antalyaspor camiasının bir takım hassasiyetleri var.

Bunlara da saygı gösterilmesi istenir ve beklenir.

Taraftar her zaman, Antalyaspor’u yönetenlere saygı duymuştur. Ancak bunun karşılığında da saygı görmek ister.

Devamlı olarak birlik ve beraberlikten söz ederken bu tarz olaylar ne yazık ki camiayı böler.

Şunu unutmayın, bugün taraftara saldırırsanız yarın tribüne gelecek bir kişi bulamazsınız.

İnsanlar oraya Antalyaspor sevgisi ile takımı desteklemek için geliyorlar.

Kimisi son parası ile bilet alıyor.

Kimisi hamile eşini, hasta çocuğunu evde bırakıp geliyor.

Sırf Antalyaspor sevgisi ile tüm dertlerinden 90 dakikalığına uzaklaşıyor.

O stadyumda bir tek ortak nokta var o da Antalyaspor.

Her zaman söylediğim gibi Antalya’da 1966’dan beri her şey değişti.

Yollar değişti, binalar değişti, nüfus değişti, kentin sosyolojik yapısı değişti.

Değişmeyen tek şey ise Antalyaspor.

Çünkü bir türlü camia olamıyoruz.

Kim hancı kim yolcu bunun farkında bile değiliz…

İşte bu yüzden de stadyuma neden 4 bin kişi geldiğini bile konuşmuyoruz.