Barınma hakkı, temel insan hakkıdır. Anayasal bir haktır. Yaşama hakkı kadar kutsaldır. Hak, hukuk bilincinin karman çorman edildiği, toplumun kafasının özellikle karıştırıldığı, insan olmaktan gelen temel hakların kasıtlı olarak unutturulduğu bir çağda bunları ısrarla hatırlatmak gerekiyor. Sürekli hatırlatalım: Barınma hakkı anayasal bir haktır, temel insan haklarından biridir, hatta yaşama hakkından sonraki ikinci haktır, tartışılmaz bir haktır, kutsaldır. İnsan topluluklarını oluşturan temel güdü barınma-korunma ihtiyacıdır. Barınma hakkı, yaşama hakkının devamıdır. Bu hak, bir zenginleşme alanı olamaz. Bunun üzerinden rant sağlanamaz. İnsanları bu temel ihtiyacından yakalayıp soymak için şirketler, çeteler, çıkar örgütleri kurulamaz. Kiralık ev tröstleri, binlerce evi boş tutup karaborsa tezgahları kurulamaz. Bu anayasal bir suç… Bu insan hakları suçu… Kimse “Ceza kanununda böyle bir şey yok” filan diye göbeğinden konuşmasın, mevcut anayasa bile bu suçu içeriyor. Çünkü anayasayla tanınmış ve güvence altına alınmış temel bir hak gasp ediliyor, insanlar bu hak üzerinden soyuluyor.

Emlak kartelleri yayılıyor

Antalya kira sorununun katmerlendiği, adeta terör haline geldiği bir kente dönüştü. İnsanlar yıllardır yaşadıkları, parçası haline geldikleri muhitleri yüksek kiralar yüzünden terk etmek zorunda kaldı. Kalmaya da devam ediyor. Ev sahipleri, emektar kiracılarını, daha yüksek kiralar uğruna kapının önüne koyuyor. Bir yıllık kirayı, hem de en yüksek rakamlardan, tık diye ödeyen Ruslar, Ukraynalılar, Araplar var ortalıkta. Oluşan bu piyasa nedeniyle evini boş tutan, kaymaklı bir müşteri bekleyen ev sahipleri türedi. Tabii evleri kasıtlı olarak boş tutan, zulada portföy bekleten emlak tacirlerini de ekleyelim bu tabloya. En tehlikelileri, en azgınları bunlar zaten. Kiraları yükseltmek için arzı kesip, piyasadaki talebi diri tutuyorlar, fiyatlar yükseliyor, insanlar biraz daha boğazından kesip, iki soğandan birini de feda edip kiraya ayırdığı dilimi yükseltiyor. Bir maaş yetmiyor kiraya. İkinci maaşında bir kısmı gidiyor. Geriye kalanla da ne kadar yaşanırsa artık… Yaşanabilir mi? Bu koşullar toplumun ahlaken çöktüğü koşullardır. Rüşvet, haksız kazanç, çalma, çırpma, hile, hurda alır başını gider. Çünkü vahşi kapitalizm, çılgın sermaye binlerce kiralık evi ele geçirip yatırım aracı haline getirerek yağmayı başlatmıştır; o evlerde yaşamak zorunda olanların da birbirlerini yağmalamaktan başka seçeneği kalmaz.

Barınma hakkı temel haktır

Kiralık evler üzerinde oynanan bu oyunlar, yüksek ev kiraları açık bir terördür. İktidarın pek sevdiği ifadeyle söylersek; ‘milli güvenlik meselesi haline gelmiştir’. Barınma hakkının yaşama hakkıyla, daha doğrusu güvenli yaşama hakkıyla ilintisini zaten en başta anlattık. Barınma hakkını, ‘güvenli bir ortamda yaşama, barınma hakkı’ olarak bir kere daha tarif edelim. En temel hak olan konutlar kapitalist sömürü malzemesine dönüşmüşse, karaborsa benzeri bir piyasası oluşmuş, kiralık ev kartelleri kurulmuşsa, kira fiyatları manipüle ediliyorsa toplumun ve insanların güvenliği, güvenli bir şekilde yaşama ortamı tehdit altındadır. Gerçek anlamda ‘ulusal güvenlik’ budur. Yani halkın, toplumun, insanın güvenliği… Ulusal güvenliği sermayenin güvenliği, zenginin güvenliği, üst düzey bürokratın, devletin güvenliği olarak anlıyorsanız, zaten size söyleyecek hiçbir şey yok.

Antalya’da merdiven altı tatil

Antalya’da astronomik rakamlara ulaşan kiraların altında yatan en temel etken, savaştan kaçan Rus ve Ukraynalılar. Bunların bir kısmı parayı basıp ev alıyor, bir bölümü de birkaç yıllık kirayı peşin ödeyip kentin en güzel yerlerine kuruluyor. Antalya’daki bu renk cümbüşü, bir kültür zenginliğiyle ilgili herhangi bir sıkıntım yok. Tam aksine, acayip keyif aldığım, mutlu olduğum bir kaynaşma, bir insan zenginliği bu. Dünya böyle olmalı zaten. Buradaki mesele, kente giren bu amansız paranın, emlak sektörüne yönelen bu servetin kentin yerli nüfusunu, buralı insanları yoksul ya da dar gelirli halkı, emekçileri mağdur etmesi, başını sokacak yer bulamaz hale getirmesidir. Bu para yağmuru karşısında ağzı sulanan, avcu kaşınan emlak baronlarına dur diyen bir irade yok. Denetim yok, planlama yok, kendi halkını düşünen bir devlet yok. Antalya ‘açık şehir’. Geçen hafta Ekspres gazetesinin gündeme getirdiği bir gelişme, bu kira terörünün bir başka boyutu. Lara’dan, Konyaaltı’ndan ev, villa, daire alan Ruslar, buraları kısa süreliğine başka Ruslara kiraya veriyor. Rus aileler, bir Rus’un evini kiralayıp Antalya’da tatil yapıyor, eski tatillerden kalan bilekliklerle otellerde yiyip içiyor. Antalya’ya uçaklar tıka basa dolu iniyor, ama oteller yarı yarıya boş. Kim nerede kalıyor? Belirsiz… Kendi halkından kıllanan, günlük daire kiralayanın peşine düşen devlet, bu Rus, Arap, İranlı akınını denetliyor mu acaba? Yoksa halkın, toplumun tepkisini çekmesin diye yabancı plakalı araçlara Antalya plakası vermekle mi meşgul?