Kış ayları geldiğinde, soğuk hava sadece güzel kar manzaralarını değil, aynı zamanda bir dizi zorluğu da beraberinde getirir. Mesela İzmir’de yağan yağmuru görmüşsünüzdür, yağmurun altında korunaksız yere bağlandığı için sırılsıklam olan atı izlemeyi yüreği kaldırabilen oldu mu? Sokak hayvanlarını düşündükçe kış aylarını kaçımız huzurla geçirebiliyoruz? Peki ya evsiz insanlar? 
Özellikle dar gelirli aileler için kış ayları maalesef ekstra bir mücadele anlamına geliyor. Bu zorlukların başında ısınma sorunu gelse de Antalya’da yaşayan insanlar sıcak ayların sayısının çokluğuyla diğer şehirlere göre bir nebze şanslı. Birçok insan, evlerini ısıtmak için doğalgaz veya katı yakıt gibi enerji kaynaklarına başvururken bu kaynaklara erişim, birçok aile için ne yazık ki bir lüks. Doğalgaz fiyatlarının yükselmesi, odun ve kömür almanın maliyeti, elektriğin sürekli zamlanması ve bu kaynaklara olan talep, kışın sıcak bir ortam sağlama mücadelesini daha da zorlaştırırken evin içinde kat kat giyinmek zorunda kalan insanlar için kat kat giyinebilmek bile bir lüks haline geldi.
Gözünü gökyüzüne diken enflasyon ve artan fiyatların sonucunda ısınmak için kıyafet almak da bir diğer ekonomik zorluk haline geldi. Kışlık giysilerin fiyatları, dar gelirli aileler için karşılanamayacak kadar yüksek; çünkü sadece onları sıcak tutacak bir mont veya bot almak, bu uçuk fiyatlarla aile bütçesini ciddi şekilde zorluyor. Isınmak için gerekli olan bu temel ihtiyaçlar, geçim sıkıntısı çeken aileleri daha da zor bir duruma sokuyor ve maalesef devletin yaptığı sosyal yardımlar ya da maaşlara gelen zam enflasyonla aynı oranda artmıyor.
Evlerini ısıtamayan aileler, soğuk kış günlerinde zorlu bir yaşam sürmek zorunda kalırken hele ki evsiz insanlar için bu mevsim, en acımasız zamanlardan biridir. Sokaklarda barınmak zorunda kalan insanlar, sadece soğuk hava ile değil, aynı zamanda toplumdan dışlanma, açlık, susuzluk ve güvencesizlikle de yüzleşiyorlar. Bu durum, sadece fiziksel sağlıklarını değil, aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. 
Geçim sıkıntısı, kış aylarında kâbus gibi bir döngü oluşturuyor. İşsizlik, yetersiz gelir ve yüksek ısınma maliyetleri bir araya geldiğinde, ailelerin temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çektiği bir gerçeklik ortaya çıkarırken bu durum aynı zamanda sosyal eşitsizlikleri de derinleştiriyor; çünkü kış aylarının zorlukları sadece soğuk hava ile sınırlı değil, fiziksel olduğu kadar sosyal anlamda da yoksunluk yaşanmasına neden oluyor.
Eminim herkes, bir kayak merkezinde kayak yaparken sıcak çikolatasını yudumlamak ister, ince tabanlı ayakkabısıyla yolda yürürken buzda kayıp düşmek yerine... Evlerinde soğuktan kat kat kıyafetlerle yorganın altında titreyerek oturmak yerine, sıcak evlerinde hafif kıyafetleriyle mevsim meyve ve sebzelerini keyifle tüketmek herkesin hakkı. Ancak ne yazık ki kışın tadını çıkarabilenler çok az bir kesimi oluştururken diğer kesim de yaz gelsin diye dua ediyor. Şartlar her geçen gün daha da zorlaşırken ısınma sorunları, evsizlik, pahalı kışlık kıyafetler ve geçim sıkıntısı, birçok aile için acı gerçekler haline geldi. Bu konuda devletin, kamu kurum ve kuruluşlarının acilen çözüm bulması, toplumun dayanışma içinde olması ve dezavantajlı gruplara destek olması kışı en az kayıpla atlatmamız için hayati bir öneme sahip.
Gerçek kış; bir insanın, bir hayvanın kendini yalnız ve çaresiz hissettiği anda başlar. Bu kış için kimsenin tek bir gün bile çaresiz ve yalnız hissetmediği, sıcak bir gülümseme ve içten bir dokunuşun eksik olmadığı bir dünya hayal ediyorum.