Antalyaspor’da yine her zamanki gibi tartışmalar, gerginlikler devam ediyor.
Ne yazık ki son yıllarda kaostan başka bir şeyi konuşamıyoruz.
Ve belki de hiç olmadığı kadar ayrışmış durumdayız.
Geçtiğimiz gün gazeteden ekip arkadaşımız Selim, Antalyaspor İcra Kurulu Başkanı olan ve önümüzdeki günlerde yapılacak olan genel kurulda AŞ başkanı olması beklenen Rıza Perçin’le bir görüşme yaptı ve bunu haberleştirdi.
Rıza Perçin, bizim Selim’e adeta içini dökmüş.
Ama haberin ardından ortalık yangın yerine döndü.
*****
Aslında Antalyaspor’u anlayabilmek için ülke gündemine bakmanız yeterli olur.
Ülkede durum nasılsa Antalyaspor camiasında da aynı şekilde.
Kimsenin kimseye tahammülü ve sabrı kalmamış durumda.
Kim ne derse yada ne yaparsa eleştiriliyor.
Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ancak saygı duymak zorundayız.
Ama ne yazık ki bu ayrışma nedeniyle olan Antalyaspor’a oluyor.
*****
Dün, eski başkanlardan Sedat Peker çok güzel ve önemli bir açıklama yayınladı.
Kullandığı kelimeler o kadar önemli ki.
Peker, Antalyaspor camiasının ayrıştığını, birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu dile getirmiş.
Sedat Peker, tecrübesiyle tehlikeyi görüyor. Artık camianın ileri gelenleri ve hatta yönetici pozisyonunda bayrağı devralan insanlar da görmelidir.
Bugün kavga günü değil, bugün birlik olma günü olmalıdır. Son yıllarda çok fazla başkan değişimi ne yazık ki ayrışmayı da beraberinde getirdi.
Tartışmalar ve gerginlikler ‘Önce Antalyaspor’ dememizi engelledi.
Belki de Antalyaspor’u unutturdu. Neden?
Çünkü birbirimizi sevmiyoruz.
Sevmediğimiz için de Antalyaspor üzerinden kişisel hesaplar görmeye çalışıyoruz.
Olmaz…
Bugünkü tablonun kime ne faydası var?
Oturup bir düşünelim.
Bu takım amatör kümeye gitse kazanan kim olacak?
Kavgayı kenara bırakmalı ve Antalyaspor için ortak noktada buluşmalıyız.
Keşke Cuma günü yapılacak olan genel kurulda Antalyaspor yönetim listesine Sabri Gülel de adam verse, Aziz Çetin de verse, Sinan Boztepe de verse, Ali Şafak Öztürk de verse… Keşke Antalya ortak akılla, Antalyaspor için güçlü ve ortak bir yönetim oluşturabilse. İşte biz bunu başarabildiğimiz zaman farklı hedefler konuşabiliriz. Yoksa bu kafayla gittiğimiz sürece ‘kümede kalmayı’ başarı görmeye devam edeceğiz.