Bu toprakların bütün ayıbını, bütün ayıplarımızı yüzümüze vuran bir cinayet işlendi Zonguldak’ta. Mesele Zonguldak filan değil, her bölgede, her kentte yaşanabilir bu vahşet. Antalya’da da olabilir, Konya’da da, Sivas’ta da, Rize’de de… İnsanı irkilten, tüylerini diken diken eden de bu acı gerçek zaten. Kaçak maden ocağında yaralanan Afgan işçi, hastane yerine bir orman kenarına götürülerek diri diri yakıldı. Diri diri… Başından aşağı bir bidon benzin döküldüğünde yaşıyordu yani. Yaşıyordu. Yakıldı. Diri diri… Bütün karanlığımız, vahşetimiz, korkunçluğumuz, bütün kirlerimiz, kötülüklerimiz, bütün ayıplarımız, bütün yamyamlığımız var bu cinayetin içinde. Ne söylesem az. Çok daha ötesini, mislini, kat be kat fazlasını hak ediyorsunuz, hak ediyorum. Haberdar olduğum andan beri aklımdan çıkmıyor. Nasıl bir ülkede, kimlerle birlikte yaşıyoruz böyle? 50 yaşındaki Afgan bir mülteci, üç kuruşa çalıştırıldığı kaçak kömür ocağında kaza geçirdi diye, devlet ocağa ceza yazmasın diye, ocak sahiplerinin infazı yanmasın diye, bir ormanın kenarına götürüldü, dövüldü, darp edildi ve sonra da üzerine bir bidon benzin dökülerek yakıldı. Diri diri yakıldı. Diri diri…
Köle ticareti, kaçak ocak ve siyaset
10 Kasım günü yanmış bir erkek cesedi bulundu. Afgan mülteci Vezir Muhammed Nourtani’nin cesediydi. Ruhsatsız, kaçak bir kömür ocağında çalışıyordu. Afgan mülteci ve kaçak kömür ocağı… Sosyal güvencesiz, kayıtsız, kuyutsuz. Karın tokluğuna emek… Sömürünün dibi yani… Kaçak maden ocağının sahipleri sabıkalı… Şartlı tahliyeyle dışarıda olan iki ortaktan biri MHP belde başkanı… İşin içine siyaset, hatta iktidar da giriyor. Kaçak kömür ocağında bir şey oluyor, ya bir kaza, ya da ona benzer bir şey… 3 çocuk babası bu Afgan mülteci baygın bulunuyor. Olayın ortaya çıkmaması, infazlarının yanmaması için ocak sahipleri tarafından, yaralı ve baygın halde ormanlık alana götürülüyor. Olaya tanık olan işçilerden biri savcılıkta verdiği ifadede, kaza geçiren Afgan göçmenin ocak sahiplerine ait araca konduğunda yaşadığını ve boğazından hırıltı şeklinde ses çıktığını aktardı.
Katillere ‘rahat olun’ diye destek
Bu zalimler, ormana götürdükleri Afgan köleyi dövüyor, darp ediyorlar. Yanlış duymadınız; kendi ocaklarında kaza geçiren bir Afgan göçmenini, kaçak iş yaptıkları ortaya çıkmasın, infazları yanmasın diye öldüresiye dövüyorlar. Sonra da üzerine benzin dökerek yakıyorlar. Diri diri… İnsan demeye dilimizin varmayacağı bu katillerden biri olan MHP belde başkanının, “Alkollüydüm, ne olduğunu bilmiyorum” diye ifade verdiği yansıdı haberlere. Afgan kölenin, yakıldığında ölü mü, yoksa sağ mı olduğu Adli Tıp’tan gelecek raporla belli olacak. Başka bir detay da zulmün, insanlık dışı hallerin, ırkçı, katil bilinçaltının ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Şöyle ki; katiller adliyeye getirildiği sırada, yakınlarından biri, “Korkma, korkma, rahat ol” diye bağırıyor. “Rahat ol”. Rahat. Her şeyi barındırıyor bu cümle. “Arkan sağlam”, “Sana bir şey olmaz”, “Altı üstü bir Afgan” ve daha ötesi…
Ülkemizin geldiği noktanın fotoğrafı
İktidar bloğu, ‘dindaşlarımıza’ sınır kapılarını sonuna kadar açtı. Güya son derece uhrevi, insani, vicdani, İslami kaygılarla yaptı bunu. Oysa görüyoruz ki merdiven altı işlere, kaçak ocaklara, kayıtsız kuyutsuz atölyelere, tarlalara köle almışız bu insanları. İstanbul’da Bangladeş Mahallesi var. Bizim işçilere yasaklanan kot kumlama işini yapıyorlar üç kuruşa ve birkaç sene sonra silikozis hastalığından ölüyorlar. Akciğerleri bitiyor. Bunu bile bile çalışıyorlar kaçak atölyelerde. Onlar biliyor, devlet de biliyor fakat biz bilmiyoruz. Kamuoyu bilmiyor. Halk bilmiyor. Toplum bilmiyor. Mültecileri köle gibi çalıştıran ülkemde hortlatılan, kışkırtılan yabancı düşmanlığı da bu zalim cinayetin diğer yüzü… Hem köle gibi çalıştırıp hem de hedef gösteriyoruz bu sahipsiz insanları. Fotoğrafta başka bir detay daha var: İktidar ortağı partinin belde başkanı kaçak kömür ocağı işletiyor. Kaçak. Yani devletten habersiz ve devlete karşı… Vergi vermiyor, köle çalıştırıyor. “Korkma, rahat ol” diyor yakınları. “Sana bir şey olmaz”. Niye? Bu zalimce cinayet, ülkemizin geldiği noktanın fotoğrafıdır. Yeraltı, suç, göçmenlik, siyaset ve zülüm, hepsi bu fotoğrafta görünür durumda. Bu bir turnusol kağıdıdır. Köprüden önce son çıkıştır. Acil durumlarda kırılacak camdır. Anlayana, bilene, dert edene…