Engin Akbaba avukattır. Edebiyatçıdır. Şiir ve öykü kitapları vardır. Hatta son günlerde peş peşe iki kitabı çıktı. Öykü, roman, şiir, edebiyat nasıl gidiyor diye konuşmak varken başka dertlerle uğraşıyor Akbaba. Halkbank’tan girişimci kredisi almaya kalkmış fakat başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir herhalde. Uzun uzun anlattı telefonda, “Böyle olmaz, not da alamıyorum şu an, yaz gönder” dedim. Yazıp göndermiş. Mesele şu: “27 Nisan 2023 tarihinde internet üzerinden Halkbank’a ‘Cesur Girişimci Kredisi’ için başvurdum. 45 yaşından genç avukatlara aylık yüzde 1.2 faizle, 36 ay vadeli verilen bir krediydi. 45 gün boyunca ekspertiz, bilanço, genel müdürlük onayı diye oyaladılar. Bu arada Halkbank Sanayi Şubesi’nden adıma hesap açtılar ve 10 bin TL yatırmam gerektiğini söylediler. Bu esnada 10 bin TL’nin içinden 4.500 TL ekspertiz, 1.300 TL kredi tahsis ücretini haberim ve onayım olmadan kullandılar”.
Kredi yok, ama ipotek var
“1270 TL’ye oturduğum ev üzerine 2.5 milyonluk, 1. dereceden alacaklısı Halkbank Sanayi Şubesi olan ipotek kuruldu. 12 Haziran 2023 tarihinde saat 14.00 civarında kredi sözleşmesini imzalamaya gittiğimde, kredi şartlarının değiştiğini, faizin değişken duruma geldiğini ve oranının kaç olacağını bilmediklerini, vadenin de 24 aya düştüğünü belirttiler. Ben de bunun üzerine, faiz miktarını bilmediğim kredi sözleşmesini imzalamayacağımı, ekspertiz yapılan tarihteki şartlarla sözleşme imzalamalarını ya da hesabımdan çekilen paralar ile ipotek tesis ücretinin tarafıma iadesini ve evim üzerine kurulan ipoteğin kaldırılmasını istedim. Bunları yapamayacaklarını ve masrafı ödemeyeceklerini söylediler. Tapu dairesi ipoteğin kaldırılması konusunda bankadan yazı istiyor. Banka ise masrafları talep etmem durumunda ipotek kaldırma yazısı vermeye niyetli gözükmüyor”.
Kağıt kürek için 10 bin lira
Yani devletin bankasına, kamu bankasına güvenen Engin Atmaca kötü tufaya gelmiş. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacak. Devlet vatandaşa böyle yapar mı? Öyle belirsiz, bilinmez bir ekonomik ortamda yaşıyor, sabah nasıl bir ülkeye uyanacağımızı bilmiyoruz. Tamam, vatandaş olarak durumumuz budur. Peki, böyle bir ortamda rota belirlemek, yarını bilmek, vatandaşını korumak, kollamak devletin görevi değil mi? Devletin görevi... Devlet ne yapıyor? “Sana kredi vereceğim” diye çağırıp para harcatıyor, sonra yallah... Bunun adı dolandırıcılık değil mi? Devlet halkını dolandırabilir mi? Üstelik taş atıp kolu da yorulmuş değil. Bütün bu harcamalar, yani ekspertiz, ipotek tesis ücreti filan devletin kendi yaptığı, bankanın kendi döndürdüğü paralar. Bir şey alınmış, bir şey satılmış filan değil. Üretim, emek, alınteri falan da yok yani. Hepsi sanal, hepsi kağıt kürek işleri. Yazıcıdan çıkış alıyor, altına e-imza çakıyor, ver bakalım Engin Akbaba 4.500 lira... Yetmedi, ver 1300 lira daha. O ne ki? Kredi tahsis edecekler ya onun ücreti. Fakat krediyi tahsis etmediler? Olsun... Deli Dumrul parası işte... Geçenden de al, geçmeyenden de...
Halkbank’a dava
“Aylık yüzde 1.2 faizle, 36 ay vadeli kredi vereceğim” dedin mi? Dedin. Vatandaş geldi mi? Geldi. Kredi alması için 10 bin lira yatırmasını istedin mi? İstedin. Yatırdı mı? Yatırdı. Bu paranın içinden masraf kestin mi? Kestin. Niye kestin? “Sana aylık yüzde 1.2 faizle, 36 ay vadeli kredi vereceğim” diye kestin. Sonra, “36 ay vadeli veremiyorum, alacaksan 24 ay vadeli al” diye mızıkçılık yaptın mı? Yaptın. Engin Akbaba da size, “24 ay bana uymaz, ben 36 ay için başvurmuştum, o kredi kalmadığına göre paramı iade edin” dedi mi? Dedi. Yani şartlar değişmiş. Üstelik şartları değiştiren sensin. Balı ekmeğin üstüne sürmüşsün, millet toplaşmış, şimdi diyorsun ki, “Bal değildi, reçeldi”. Bal koklatıp ipotek almışsın, reçelle göndermeye çalışıyorsun. Ortada kredi yok, ama ipotek duruyor. Kaldırmıyorsun ipoteği. Niye? Senin bu yaptığın dolandırıcılık değil mi? Engin Akbaba Halkbank’a dolandırıcılık davası açacak. Devlet halkını dolandırır mı? Yanıtı ben vermeyeyim.