Antalya’nın boğucu neminden kaçmak için bu aralar kendimizi yaylalara vurur olduk. Her çıktığımız yaylada da huzurun, sakinliğin ve o el değmemiş güzelliğin esiri olup kim olduğumuzu unuttuk.
Girdev Yaylası; ortalama 1800 metre yüksekliğinde Muğla’nın Seydikemer İlçesine bağlı, bu zamana kadar neden gitmediğimi sorgulatan yazı ayrı, kışı ise apayrı güzelliği olan eşsiz yaylalardan biri.
Hali hazırda Korkuteli’ndeyken günübirlik bir keşif gezisi yapalım dedik. Sonrası için planlar büyük. Korkuteli’den yola çıktık. Elmalı ve Akçay’ı da geçtikten sonra Yeşilbarak levhasından sağa dönüyorsunuz ve Kaş’a bağlı Yeşilbarak Köyü’nün dar yollarından ilerliyorsunuz. Köy, resmen dik bir yamaca kurulmuş. Büyük ve yerleşim oldukça sıkı ve eskiydi. Birkaç tane tarihi tahıl ambarı gördük.(Bezirgan çık aklımdan) Köyün dar sokaklarında kaybolmadan çıkışa geldik ve özlenen, beklenen toprak yola giriş yaptık.

*****
Yeşilbarak Köyü’nden Girdev arası 17 kilometre ama navigasyon 35 dakika veriyor. Yani bu demek ki çok da sevimli olmayan bir yoldan sert bir şekilde yükseleceğiz. Tahmini bir 15 dakika sonra geniş bir yaylaya ulaştık. Bu yaylada seralar küçükbaş-büyükbaş hayvan ağılları ve bolca arı kovanı yerleştirilmişti.

Bu yolu geçene kadar dümdüz ilerledik sonra bu kez daha dik bir şekilde tırmandık. Zirve tam anlamıyla bir boğaz geçişiydi. Geriye baktığımızda suların akarken bıraktığı izleri ve yaylanın genelini kuş bakışı görebiliyorduk. Önümüze baktığımızda nihayet Girdev göz hizamıza girmişti. Açıkçası bu mevsimde bu kadar büyük bir göl beklemiyordum. Bu sefer de Girdev manzarası eşliğinde kıvrılarak inişe geçtik. Girişte yol ikiye ayrılıyor. Belirli bir noktaya gitmiyorsanız, sağdan veya soldan gitmeniz fark etmiyor. Her iki yol da gölün etrafında daire çizip sizi tekrar bu yola geri getiriyor. 2 tane de işletme tabelası var. Hatta bir tanesinde yemek molası verdik, oda kiraladığını da öğrendik.
*****
Biz sağdan devam ettik. Yerleşme oldukça dağınık. Bu yaylada en değerli şey sanırım ağaç. Sınırlı sayıdaki ağaçların altlarında piknikçiler ve kampçılar vardı. Göl kenarında oltayla balıkçılık yapıldığını gördük. Bir tane de kanocu gördüm. Kelebekler gibi rengarenk kuşlar vardı. Sonrasında öğrendiğime göre bu alan; dünyanın önemli kuş gözlem alanlarından birisi ve her yıl bu anlamda fazlaca ziyaret alıyor. Bu göl 128 tür kuşa ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda yaylanın rakımı yüksek olduğundan astronomik bir gözleme de imkan sağlıyor. Meteor yağmurlarında gidilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.

*****
Etrafı ortalama 400 metre yüksekliğindeki dağlarda da yürüyüş, yamaç paraşütü gibi birçok sportif faaliyet de yapabilirsiniz. Kışları da en az iki metre karın altında kaldığını da söylemeden geçemeyeceğim.
Birkaç gün kamp yapmak istiyorsanız hazırlıklı gelmenizi tavsiye ederim. Öncelikle market yok, ağaç olmadığı için akşamları donmamak adına yanınızda bolca odun getirmelisiniz. Yaz da olsa akşamları burası soğuk olduğundan uyku tulumu ve kıyafet seçimini de ona göre yapmalısınız.
Su kaynaklarından bahsetmeye gerek görmüyorum, çoğu noktadan su çıkıyor. Bu yaylada da hayvancılık ön planda. Fazlasıyla küçükbaş hayvancılığı dikkat çekiyor. Eti inanılmaz lezzetli hatta garanti bir keçi yer gidersiniz.

*****
Dönüş yolunda, bir sürpriz ile karşılaştık. Doğada özgürce dolaşan Yılkı Atları… 7-8 tane, hatta bir tanesi annesinin yanından ayrılmayan çifte atmaya çalışan yaramaz bir tay. Atlar yola çok yakın bir yerde otlanıyordu. Biraz daha yakından görmek için yanlarına yaklaşmaya çalıştım ama özgürlüğün bedeli bu olsa gerek her daim korunma içgüdüsüyle tetikte olan atlar anında hareketlendi. Liderleriyle bayağı bakıştık, bir adım yaklaştım bir adım uzaklaştılar aradaki mesafeyi korumaya çalıştılar. İlginçtir hayatımda ilk defa bir atla böyle uzun uzadıya bakışıp anlaşmaya çalıştım. Baktım olmuyor, onları daha fazla tedirgin etmemek için istedikleri mesafeyi korudum. Biz ayrılana kadar göz hapsinde tutulduk.

Giderken dikkat etmemiştim ama dönüş yolunda Antalya’nın çatısı olarak tabir edeceğim, Bey Dağları’nın en yüksek noktası olan Kızlar Sivrisi manzarası, Yılkı Atlarını bana unutturdu.
Yine gözümüzü yükseklere dikmiştik, hadi hayırlısı…