Osman Balcıgil’in kaleminden bir dönem kitabı olarak tanımlanan, gazeteci-yazarın okuduğum ilk kitabı.
Hikayemiz; Londra'da yaşayan Türklerle röportaja giden bir gazetecinin orada Holly ile tanışmasıyla başlar ve onunla yaptığı röportaj gazetede büyük ilgi görür. Holly oyunculuk yeteneği ve zekasıyla her türlü karaktere bürünebilecek bir güzel bir kadındır.
Londra'da başlayan macera, İstanbul'da devam eder. Holly ile gazeteci arasında iş görüşmeleri arkadaşlığa, arkadaşlık da gazetecinin kalbinde başka bir yere... Hatta Holly evlerine, eşinin ve çocuğunun yanına kadar girer.
Holly İstanbul’a geldiğinde genelevlerin patroniçesi Manukyan’ın evlerinden birisinde çalışmaya başlar. Londra’daki Holly artık genelevde çalışan bir fahişe olmuştur ve Ferit adında bir de çocukluk arkadaşı sahneye dahil olur. Gazetecimiz işten güçten bunları hiç sorgulamaz ve biran da kendini devlet, mafya ve teröristlerin arasında bulur.
Bence bu kadar spoiler yeter…
Yazar bu kitabında Türkiye tarihinin en hareketli, en çetrefilli dönemini seçmiş; yıl 1977.
Şöyle bir geçmişe baktığımız zaman darbelerin bir gecede olmadığını hepimiz biliyoruz. Yazar da tam olarak 1980 öncesi ülkenin nasıl karıştığını anlatmaya çalışmış. Sağ-sol davalarından tutun da, kanlı 1 Mayıs, Bülent Ecevit suikastı, ASALA örgütü…
Ayrı ayrı her biri bir kitap olacak olayları bir kitapta toplamaya çalışmış, her ne kadar dip notlar eklese de ortaya karışık olmuş. Onu da ekleyim, bunu da ekleyim kafasını sevmedim. Keşke bu kadar dağılmasaymış. Atladığı şey şu; bizim yaş grubumuz o tarihlerde hayatta değildi, haliyle o dönemi anne ve babalarımızdan dinledik ama genç nesil nereden bilsin.
Kitapta ASALA’yı kafamda oturtmaya çalışırken bir yandan da Ecevit suikastını düşünmek bir fırtınanın içinde savruluyormuş hissi yarattı. Mesela sadece ASALA üzerine kursaymış hikayeyi ortaya çok daha güzel bir hikaye çıkarmış.
Yazarın ana karakteri bir gazeteci seçmesini beğendim, o dönemi bir gazetecinin gözünden görüyorsunuz. Çok şey biliyor ama yazamıyor. Gazeteciler hakkında ya da gazetede işlerin nasıl yürüdüğü hakkında fazlasıyla bilgilendirici. Hatta şöyle bir cümle öbeği geçiyor; gazetecilik laflara takla attırma mesleğidir. Biri size bir şey anlatır, siz oturur başka bir şey yazarsınız. Yalnız bunu öyle bir yapmanız gerekir ki sonunda itiraz edemezsin.
Yazarın anlatmak istediğini tam da kitabın arka kapağındaki açıklama metni açıklıyor. Kitabı alırken arka kısmını okuyup almıştım ama hikaye çok farklı çıktı. Ama itiraz edebilir miyim? Hayır. Öyle bir yazmış ki o hikaye bu hikaye değil diyemem.
Ama gazetecinin kendini düşürdüğü durum çokta gazeteci karakteriyle örtüşmedi. Şöyle bir parantez açmak istiyorum; gazeteciler aşırı meraklı insanlardır ve sezgileri de oldukça kuvvetlidir. Havayı koklamayı bilirler, usta bir gazeteci böyle bir tuzağa bu kadar kolay düşmezdi. Bu yüzden kurguyu zayıf buldum.
Yazar, kitapta son derece akıcı ve sade bir dil kullanmış, okumakta zorlanmıyorsunuz, hikâye akıp gidiyor. Sona doğru tempo biraz yükseliyor eksik kurguyu burada tamamlar demiştim ama açıkçası beklediğim son bu değildi. Eğer devamı gelmeyecekse acelece bitirilmiş, kuru bir son oldu. Hatta fazlasıyla şaşırdım. Nasıl ya böyle mi bitti? Resmen Model’e bağladım. Bitti mi hikâyemiz? Bu ne biçim son böyle?
Melek, Terörist, Fahişe
Özlem Soydan
Yorumlar (1)