Gökyüzü bulutlu ama rüzgar sessizce esiyor. Dışarıdan bakıldığında sakin ve huzurlu bir manzara gibi görünüyorum. Âmâ epeyce sakin bir sinir krizinin içindeyim. Duygularımın en derin yerlerindeki dalgaların gücünü dışa vurmadan ve hatta kendime bile söylemeden içimdeki dengeyle baş başa yaşamaya çalışıyorum.

Sessizliğin içinde tüm duygusal fırtınaların gizli bir dansı var. Bu aşırı sakinliğin içinde ise müthiş bir sinir krizi…

Sakinlik bazen içimdeki kaos dolu çığlıkların bir maskesi, bazense içimde yankılanan fırtınanın sessiz bir şahidi gibi. Her bir sessiz çığlık ise fırtınanın mücadelecisi.

Aslında belki en karmaşık duygular, yüzeyde durgun bir sakinlik maskesinin arkasına gizleniyor. Tüm bu sessiz çatışmaların orta yerinde kelimelerle ifade edilemeyecek bir boşluk yatıyor. Sanki her an bu boşluğun en ücra köşesine çekilecekmişim gibi hissediyorum.

En çarpıcı olanı da, bu çalkantının, sakinliğin ardında ne kadar derinlere saklanabileceğini görmek. En dokunaklı olanı ise dış dünyaya sükuneti sunarken, içimdeki koca evrende belki ufak bir çalkantının yarattığı anlamlandırılamadığım derin hisler.

Bazen bir donuk bakış, içimdeki kavgayı gizlemenin bir yolunu bulmuş gibi davranıyor. Donuk bir bakış içimdeki kavgayı gizlemenin en mükemmel yolu olabilir mi? Belki de bu soru bu savaşın en kuytu köşesine ışık tutuyor. Yüzeyde temiz ve berrak, derinliklerde ise dalgaların gizli bir gücü var.

Belki de bu kaosun içinde kaybolmamak için bu sessiz yüz ifadesi en doğru olan rotadır. Dalgalarla başa çıkmak için çırpınmak yerine suyun yüzeyine salıvermek gibi kendini.

İçimizdeki denizin gizemli derinliklerinde kaybolmuş tüm hislerin izini sürmek, gemiyi batırmadan sessiz ama dev çalkantıların ardındaki anlamı keşfetmek sessizliğin boğuk sesindeki karmaşıklığı anlamaya bir adım daha atabilmek için kuvvettir belki.