Yoksullaştırılmış, eğitimsiz bırakılmış ve hiçbir umudu kalmamış gençlerin televizyonlarda pompalanan program ve yarışmalarla uyutulup, bir çıkış yolu bulmaları, kısa yoldan zengin olma talepleri sonucunda düştükleri durum adliye bültenlerinde sıkça karşımıza çıkmaya başladı.

Gençleri buna mahkûm etmemek hepimiz için bir ahlaki ve vicdani sorumluluk olmalıdır.

Tabi, İktidar da durmamalı.

Aile Bakanlığı da.

İzleyiciler bu gibi programlara ‘Sadece eğleniyoruz’ deseler de bilim adamları için bu programlar bir çürüme, çökme ve adeta bir aşağılama mekanizması.

İnsanları yozlaştırma, kültürsüzleştirme, düşündürmeme, eleştirmeme tiyatro sahnesi.

Bir kültür emperyalizminden söz ediyoruz.

Toplumu hedef alan silahsız, topsuz bir savaş.

Aile içi çarpık ilişkiler, arabesk müziklerle süslenen sahneler, yapay ve abartılı tepkiler veren sunucular, kasası dolan kanal ve başka kaynaklardan beslenmeyen zihinlerde oluşan bencillik, egoizm, kibir.

Yoksulluğun, cahillik ve umutsuzluğun paraya tahvili ve sorgulanamayan bir sistem.

Televizyon kanallarındaki programlar toplumsal çürümenin bir yansıması.

İktidar bu çürümeye neşter atmalı.

Gençlerimizi kültür emperyalizmine mahkûm olmaktan kurtarmak olası.

Onları, toplumun gerçek sanatçıları, düşünen insanları ve sorumluluk taşıyan aydınları kurtaracaktır.

***

Felsefe ve Sosyoloji Yazarı Doç. Dr Şafak Nakajima, bilim adamlarına, aydınlara, sanatçılara sesleniyor;

‘Gerçek sanat, yalnızca estetik duyarlılık sunmaz. Toplumun ruhunu besler, zihinsel alanlar açar. İlham veren bilim insanları, bilimin asaletiyle merak uyandırır, düşünceyi çoğaltır.

Gençleri ekranlara değil; kitaplara, kütüphanelere ve düşüncenin üretildiği alanlara yönlendirir. Felsefe yalnızca akademik metinlerde değil, günlük yaşamın içindeki sorularla buluştuğunda anlam kazanır. Gerçek kültür, hızlı tüketilen içeriklere indirgenemez. Düşünmeyi, sorgulamayı ve dönüştürmeyi içerir. Bu sayede birey yalnızca izleyici olmaktan çıkar; yaşamının öznesi olur. Toplumsal sorunlardan yakınmakla yetinmez, çözüm üretmeye yönelir. Bugün bizi hızla çürüten şey, yalnızca neyi izlediğimiz değil; neyin üzerine hiç düşünmediğimizdir.’

Saygılarımla