Trekkingi sevmemim en önemli sebeplerinden biri de karayoluyla ulaşamayacağınız harika yerlere sadece yürüyerek ulaşabilmekti. Keşfetme ve başarma hissini son derece tatmin edici buluyorum. Hem fiziksel hem de ruhsal anlamda sizi motive edip mücadele seviyenizi artırıp sınırlarınızı genişletiyor.

Likya’yı yürürken inanılmaz manzaralı parkurlardan geçtik. Kıyıya paralel ya da yükseldikçe önümüze serilen güzellikler bizi kendimizden geçirdi. Sonrasında ise düşünmeye başladık, karşı taraftan manzara nasıl olurdu? Çünkü hep bu taraftan bakıyorduk. Yukarıdan bakarken kara ulaşımı olmayan bir sürü bakir koy keşfettik ve bir yolunu bulup o koylara gitme kararı aldık. Artık sadece parkur yürüyüp manzaranın tadını çıkarmıyorduk, sonrası için notlar da almaya başladık.

Antalya’da hemen hemen her mevsim denize rahatlıkla girilirken nedense deniz sporları sadece yabancılar tarafından tercih ediliyor. Ama geçen sene kano sporunda bir patlama oldu. Şişme bir kano aldık ve ufak ufak falezlerde ısınma turları yaptık. Planımız belliydi Likya’nın denize paralel parkurlarını bu sefer de kanoyla geçmekti. Yürüyüş olsun, kano olsun, öncesindeki hazırlık aşamasını seviyorum. Günlerce plan yapıp fiziksel ve mental olarak kendimizi bu yolculuğa hazırladık. Bütün ekipmanımızı kanoya yükleyip öğleden sonra geç bir saatte iki kanoyla Fethiye sahilinden Kabak’a doğru yola çıktık. Her şey anca bu kadar ters gidebilirdi. Aşırı dalgaya ve ters rüzgara denk geldik. Bu yetmezmiş gibi bir de tur teknelerinin sıkıştırmalarına ve dalgalarına maruz kaldık. İki ileri bir geri ilerleyebildik. Ama tabii ki yılmadık. Hedef Cennet Koyu olsa da havanın kararmasıyla Kabak’a ulaşabildik. Yarım günde geçtiğimiz mesafe Likya’nın iki günlük parkuruna eşit. Kabak’ta sahilde çadır atmak yasak olduğu için o geceyi çadırsız, yıldızların altında uyuyarak geçirdik. Gün boyu o kadar çok adrenaline maruz kalınca sahilde çadırsız uyumak kimseyi rahatsız etmedi. Ertesi gün risk almayıp Cennet Koyu’na geçiş yapıp bu muhteşem koyun tadını çıkardık. Cennet, Kabak’tan sonra gelen, sadece yürüyerek ve deniz yoluyla ulaşabileceğiniz bir koy. Tabii olumsuz hava şartları düzelmeyince yola devam etmeyip Fethiye’ye dönme kararı aldık. Kelebekler Vadisi’ni geçerken bir tur teknesi üzerimize kırdı ve iki kocaman teknenin arasında kaldık, korku dolu anlar yaşasak da atlattık. Sonrasında kendimize daha sakin bir deniz seçme adına Fethiye’den araçlarımıza atlayıp Kekova’ya geçiş yaptık. Kekova tam da kano yapılacak bir yer, çarşaf gibi bir denizi var. Tekne yoğunluğu fazla olsa da daha akıllıca hamleler yapıp kendimizi korumanın yollarını bulduk. Ayrıca bu bölgede kano sporu fazlasıyla tercih edildiği için tekne kaptanları daha bilinçli ve daha saygılı. Hiçbir sıkıştırmaya ve ya tehlikeli bir durumla karşılaşmadan iki gün boyunca Kekova’nın tadını çıkardık. Kanonun bir artısı da teknelerin bile giremediği sığ sularda gezme imkanı sunuyor. Batık kentin üzerinden geçtik. Rahatlıkla her yere girip çıktık.

Kano sporu üst gövdeyi fazlaca çalıştırıyor. Nabız yapmıyor ama kısa sürede üst gövdeyi güçlendiriyor.

Gelelim kano hakkında vereceğim tavsiyelere;

Her zaman kıyıya paralel ilerleyin kano açık denizler için uygun değil, artı acil durumlarda karaya çıkışınız kolaylaşır.

Denizin sağı solu belli olmaz ve kanoda denizdeki değişimi anında hissedersiniz; akıntı, rüzgar ve dalga en büyük belirleyiciler, bu yüzden anlık kararlar almaktan çekinmeyin risk limitini minimum, güvenliğinizi maksimumda tutun.

Sabahın en erken saatlerini tercih edin, dalgalara maruz kalmayın. Dalgaya maruz kalacaksanız kanonun önünü dalgaya dik tutun, paralel kalırsanız devrilirsiniz. Bu yöntemi dalgalı denizde kanoyu denize indirip çıkartırken de kullanın.

Can yeleğini yanınızda taşımayın, üzerinizde olsun.

Bizim gibi kamplı yolculuklar yapacaksanız bütün eşyalarınız su geçirmez çantalarda olsun ve ağırlık arkada olacak şekilde çantaları sabitleyin.