Eşsiz ve benzersiz lezzetteki yaşamın tadını almamızı engelleyen şey nedir?

Bazen kendimizi hayattan bir ısırık almaktan bile ne kadar mahrum bırakıyoruz aslında. Bizi engelleyen bir korku var.

Adı ölüm…

Ölümden korkuyoruz çünkü yaşamaya özlem duyuyoruz. Korkuyoruz çünkü daha yaşanacak ve yaşanmasını arzuladığımız onlarca şey olduğunu biliyoruz.

Hayatta geçireceğiniz son bir haftanızın olduğunu bilseniz nasıl olurdu her şey?

Şimdi, şu an karşınızda duran insanın gördüğünüz ve sohbet edebileceğiniz son insan olduğunu bilseniz mesela. Ne anlattığının hiçbir önemi kalmaksızın dinlersiniz. Sadece dinlemek istersiniz. En ince ayrıntısına kadar yaşamak istersiniz anı. Çünkü hayattan alabileceğiniz son şeyin bu sohbet olduğunun farkındasınızdır. O sohbetin damağınızda bırakacağı tat önemlidir o an sadece.

Bu fark edişi, edilen her sohbette yaşasak nasıl olurdu peki?

Bir ömür, nefes alacağımız son bir haftaymış gibi yaşasaydık ya da?

İçerilerde bir yerlerde ama mutlaka oralarda olan baskıladığımız tüm isteklerimiz yüzeye çıkarırdı kendini.

Aklınız o saatten sonra bir an susmaz, susturamazsınız. Yapmak istediği şeyler için devamlı konuşmaya başlar zihin. Bazen laf lafı açar ve yakanızdan tutup yüz yüze gelir sizinle. En sonunda yapmak istediğiniz şeyler için güçlü bir kuvvet doğar. 

Hayatın kendine has bir lezzeti olsa neye benzerdi acaba diye düşünüp sorguladım bir an. Sonra cevap verdim kendi kendime; acı, tatlı, ekşi sos gibi her telden çalan bir şey olurdu galiba. Ama zaten benim aradığım da çikolatalı pasta lezzeti değilmiş aslında.

Hayattan çekip alması gereken tek şeyin, sınırsız sayıda deneyimle olgunlaşmak olduğu sırrını çözdüğü zaman insan, artık ölümden korkmaz bir hale geliyormuş. Aslında ölümle yüzleşildiği zaman bir sonraki anı beklemenin anlamsız çabası netlik kazanıyor. 

Acı tatlardan korkmadan, her bir andan birer ısırık alarak en lezzetli anı kendimiz keşfediyoruz ve o tadın gurmesi kendimiz oluyoruz en sonunda.

Hayatımıza son veren şey ölüm değil bizmişiz aslında. Her saniyeyi ziyan edip tüketen de aynı kişi.

Her an ölümle burun buruna gibi yaşanmalı bazı şeyler, çünkü hayat denen şey ölüm eşiğinin ta kendisi aslında.

Tüm bunlarla anlaştıktan sonra, artık bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda ıslanmaktan korkmak olmuyor esas olan, yağmurdan sonra gelen toprak kokusunun ferah hissine kapılıp gitmenin hafifliğidir içimizde yer alan.

Son arzunuz değil, her an arzunuz olmalı hayattan.