Ne diyor kadın öğretmen? “Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda 100 yıl önce anayasaya Cumhuriyet yazdırmak içim ömrünü feda edenler; bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan, Türkiye Yüzyılı masalına herkesi inandırmaya çalışanlar... Peki tüm bunlar olurken, sen nerdesin? Bildin mi 100 yıl önce kurulmuş Cumhuriyetinin değerini? Özgürlük kelimesinin değerini kavradın mı gerçekten? Kula kulluk etmediğin her gün şükrettin mi yaradana? Koskoca ülken Araplar için darphane, Bulgarlar için AVM, Suriyeliler için doğumhane, bizim için tımarhaneye dönüştürülmeye çalışılırken sen nerdesin? Tabelalardan Türkiye Cumhuriyeti ibaresi sökülürken, milli marşını kağıda bakmadan okuyamayan ya da milli marşı okunurken ayağa kalkmaya tenezzül etmeyen bir güruh, gencecik kadın sporcuları yaftalayıp millilikten söz ederken, sen nerdesin? Cumhuriyet’in göz bebeği fabrikalarımız bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parası olan herkese çerez gibi dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken, memurun, doktorun, işçin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi geleceğim dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken, sen nerdesin?” Ne var bunda?
Öğretmenler kabak yetiştirmez
Bu cümlelerden dolayı kadın öğretmeni önce linç ettiler, dört koldan saldırdılar, sonra devletliler gereğini yaptı, gözaltına alındı, saatlerce bekletip mahkemeye çıkardılar, nezarethanelerde, adliye koridorlarında süründü. Daha da süründürecekler büyük ihtimalle. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ben olsam tam böyle söylemem. Katıldığım yanları var, katılmadığım yanları da… Fakat ülkesi için, memleketi için, cumhuriyet için, bu topraklar için, yetiştirdiği öğrenciler için endişelenen bir öğretmenin sözleri bunlar. Önce “öğretmen siyaset yapamaz” diye velveleye verdiler ortalığı. Sonra işi ‘kışkırtıcılığa’, ‘halkı kin ve düşmanlığa yöneltmeye’ kadar götürdüler. Daha da nerelere gider, kim bilir. İstiyorlar ki öğretmen kaygılanmasın, endişelenmesin, düşünmesin, konuşmasın, müfredatın dışına çıkmasın, önüne ne konuluyorsa onu anlatsın. Fakat çocuk yetiştirmek, eğitmek, öğretmek böyle bir şey değil ki. Bu insanlar kabak değil, çocukları, çocuklarımızı, yani ülkenin geleceğini yetiştiriyor.
Devletin değil, halkın cumhuriyeti
Peki bir dudağı yerde, bir dudağı gökte olan bu ceberut devlet, bu koca cüsseli iktidar, niye bir edebiyat öğretmeniyle, bir kadınla uğraşır, üstüne çöker, nefesini keser? Yanıtı basit aslında… Çünkü devletin bütün olanaklarını, kurumlarını, kaynaklarını, gücünü, parasını, askerini, polisini elinde tutanlar, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılını yarım ağız, ayak sürüyerek, en ufak bir heyecan hissetmeden, dostlar alışverişte görsün minvalinde geçiştirdiler. Ülkenin birçok kentinde, ilçesinde halk sokaklara, meydanlara inerek, yürüyerek, marşlar söyleyerek kutladı cumhuriyeti. Özellikle CHP’li belediyeler kutlamalarda başı çekti. Peki, iktidar belediyeleri? Gördüğüm kadarıyla hiç biri ortalıkta yoktu. Vatandaş da gördü bunu. Siz arada sırada sarf edilen dengesiz sözlere, müptezel söylemlere, Fesli Kadir havalarına bakmayın, bu topraklarda Cumhuriyet mayası tutmuştur. Halk, Cumhuriyetin tehlikede olduğunu anlasın, bunu görsün, uyansın, bambaşka bir tablo çıkar ortaya. Böyle durumlarda hemen gündemi değiştirmek, hatta ‘mağdur olmak’ lazım… Bu sefer de Cumhuriyete sahip çıkan, kutlayan milyonların değil; yine bir avuçluk zümrenin kurgusu, hevesi, çarpıtması gündem oldu.
Yerel seçim öncesi gözaltı furyası
Yerel seçim öncesinde bu operasyonlar giderek artacaktır. Çünkü bir senaryo da Can Atalay konusunda yaşanıyor. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay konusunda verdiği kararı tanımayan, gereğini yapmayan bir klik, hukuk tanımaz bir mahfil, dosyayı oradan oraya süründürüyor. Can Atalay serbest bırakılmadığı gibi gazeteciler Tolga Şardan tutuklandı, Dinçer Gökçe de gözaltına alınıp adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Akşam saatlerinde de HDP eski milletvekili Hüda Kaya’nın tutuklandığı haberi geldi. Üstelik yurtdışında bir programa katılmak için gittiği havaalanından gözaltına alındı. Günler torbaya mı girdi? Niye evinden değil de, havaalanından? “Yurtdışına kaçıyordu” algısı oluşturmak için tabii ki. Resmi ağızlar bunu söylemese bile, besledikleri binlerce trol hırıldamaya başlar. Fotoğrafı görmek için arif olmaya gerek yok.